" ... UNUTMAYINIZ Kİ SAĞLIKLI BİR KUR’AN ANLAYIŞI … ANCAK SÜNNET’LE MÜMKÜNDÜR …
TACUDDİN EL BAYBURDİ

Sevilen ve Yerilen Tevazu şekli


Değerli Müslümanlar ... !
unutmayınız ki insanoğlunda bulunan ahlaki değerlerin en güzellerinden birisi de, tevazudur... Yani alçak gönüllü olmak ve buna uygun davranmaktır...

Bu haslet hem sevilen hemde insanı refaha ve felaha ulaştıran güzel bir haslet olduğundan dolayı bu kısa paylaşımımda sizlere konu ile alakalı bir şeyler anlatmak istedim…  


Tevazu ; luğavi anlamda ; “ yere koymak ”  “ küçültme yapmak ”. demektir.
Tevazu ; ıstılahi anlamda ise ;

A - İnsanın Hakk’a boyun eğmesi demektir…
B - Kendini küçük görmesi, alçak gönüllü davranması demektir …
C - Kızgın ve hoşnut olunduğu hallerde, adaletli olması  demektir…
D - Şefkatli ve yumuşak davranması demektir…
E - Kendinde, kullar üzerinde bir kıymet görmemesi demektir… 
F - Başkalarının kendisine muhtaç olduğunu düşünmemesi demektir…

Değerli kardeşlerim ... ! unutmayınız ki tevazu insanın değerini, derecesini yücelten ve övülen ahlaki bir değerdir… Üstelik bu değer, hem Allah nazarında hem de insanlar nazarında sevilen ve övülen bir değerdir…

Öyleyse basiretli bir müslümana yakışan, tevazu sahibi olması ve bu değeri elinden asla bırakmamaya gayret göstermesidir.

Unutmayın ki tevazu, pek çok hayrın kapısını açan, güzelliklerle vesile olan yüce ve parlak ahlaki bir değerdir.

Tevazu gösteren kimsenin huşusu vardır, huzuru vardır, sakinliği vardır. Böyle bir kimseyi uzaktan gördüğünüzde, kendisini yüksek dağlar gibi büyük gören kibirliler arasında yere yapışacak gibi zannedersiniz…

İşte bundan dolayıdır ki Allah Teala - tevazudan uzak - kibirli kulları hakkında şöyle buyurmaktadır :

“ Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme ! Çünkü sen asla yeri yaramazsın ve boyca da dağlara erişemezsin. ”   İsra : 37.Ay

Değerli kardeşim … ! tevazu iki çeşittir… Birisi övülen diğeri ise yerilen tevazudur. 

Övülen tevazu ; kişinin Allah için ve Allah’ın kulları hakkında sergilenmesini istediği tevazudur…  Yani, Allah’a karşı tevazu içinde olması gerektiği gibi, O’nun kullarına karşı da büyüklenmeyi, onları hakir görmeyi ve onları küçümsemeyi terk etmesidir.

Allah için olan - övülen - tevazu ile alakalı İslam şöyle der :

“ … Allah Rasulü s.a.v şöyle buyurdular : Her kim Allah için mütevazi olursa, Allah o kimseyi şüphesiz ki yüceltir. “   Sahihu’l Cami :  6038.n

“ … Cabir r.a’dan. Rasulullah s.a.v şöyle buyurdular : Vakarlı olun ey Allah’ın kulları vakarlı. “  Camiu’s Sağir : 2.c.2416.n

Yani yürüyüşünüzde olsun, konuşmalarınızda olsun, oturup kalkışlarınızda olsun, insanlara karşı tavır ve davranışlarınızda olsun, olgun ve mütevazi olun.

Değerli kardeşlerim … ! unutmayınız ki Allah’u Teala tevazu sahibi bir kulun hem değerini hem de derecesini yükseltir… Bununla beraber kul kibirlendikce de onu alçaltır ve zelil kılar.  

“ … Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur :  Sadaka malı eksiltmez. Allah, kulunu affetmekle ancak izzetini artırır. Bir kimse Allah için tevazu gösterirse Allah da onu yükseltir.”

Müslim : 16/141-Nevevi Şerhi – Darimi : 1/396 – Ahmed : 2/386 

“ … Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yine şöyle buyurur ; Hiçbir ademoğlu yoktur ki, başında bulunan gem’i bir meleğin elinde olmasın. Tevazu gösterirse meleğe ; “ gemini yükselt ” denilir. Kibirlenirse ; “ Gemini indir ” denilir. ”

el Albani : S.Sahiha : 538.N

Yerilen tevazu ise ; kişinin çıkarları için sergilediği tevazudur… Yani dünyalık bir menfaat, bir çıkar veya da gösteriş için tevazu göstermesidir… Bu da bilindiği gibi riyadır, küçük şirk’tir…

        Bu konuda da İslam peygamberi şöyle buyurmaktadır :

{ … Mahmud İbnu Lebid r.a'dan, şöyle dedi : Rasûlullah s.a.v şöyle buyurdu : " Sizin için en çok korktuğum şey küçük şirktir ".  Sahabeler dediler ki : küçük  şirk nedir yâ  Rasulullah ? Allah Rasulü s.a.v'de cevaben " küçük şirk riyadır " buyurdular……… }

                                                                                            Ahmed : 5 / 428. 23119.n

Değerli kardeşlerim … ! bu ve emsali delilleri çoğaltmak mümkündür… Bu delillerde anlatıldığı gibi İslam, insanın gerek sözleriyle, gerek yapmacık tavırlarıyla ve gerekse amelleriyle gösteriş yapmasını sevmemiş ve bu çirkin tavrı şiddetli bir şekilde kınamıştır… 

Hatta bu çeşit yapmacık tavırlar ve sözler, bir türlü insanları kandırmak için onlara karşı sergilenen sahtekarlıklardır desek inanın mubalağa etmiş olmayız.

Allah’u Azze ve Celle ise bizlere her zaman, gerek kendisine karşı ve gerekse kullarına karşı dürüst olmayı, merhametli olmayı ve mütevazı olmayı emretmiştir… Çünkü insanın şanını yüceltecek en güzel değerlerden bazıları da bunlardır…


Rabbim bizlere mütevazi kullarından olmamızı nasibeylesin… Bununla beraber gizli açık bütün riya çeşitlerinden ve sahtekar tavırlardan da bizleri muhafaza eylesin…

ALLAH  İÇİN  TEVAZU 

        Ey Müslüman … ! şunu asla unutma ki tevazunun başta geleni ve en sevimlisi, Allah’a karşı sergilenmesi gereken tevazu ve Allah rızası için kullarına gösterilen tevazudur.

Her konu da olduğu gibi bu konuda da Rabbin senden bu amelini sadece ve sadece kendisi için sergilemeni ister… Çünkü insanı yüceltecek olan tevazu, şüphesizki Allah’a olan tevazu ve Allah rızası için sergilenen tevazudur.

“ … Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem şöyle  buyurdular : Kim Allah için tevazu gösterirse, Allah onu yükseltir. ”

Sahihu’l Cami’ :   6038.n

“ … Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem yine şöyle buyurur : Kim gücü yettiği halde Allah için tevazu ile lüks elbiseyi terk edip sade giyinirse, kıyamet gününde Allah onu, iman giysilerinden istediğini giymesi için mahlukatın başları üzerinden çağırır.”

Tirmizi : 2481 – Ahmed : 3/439 – Hakim : 4/183 - Ebu Nuaym Hilye : 8/48 Tirmizi hadis için ; “ Hasen hadistir.” Dedi. Hakim; “ İsnadı sahihtir.” Dedi ve Zehebi de ona muvafakat etti.

        Basiretli bir kulun Allah’a karşı tevazu göstermesi demek ; O’na karşı itaatinde derin saygı duyması demektir… İşlediği günahları hatırlaması demektir… İşlediği günahlarını - başka kimseler görmese de -  Allah’ın kendisini gördüğünü unutmaması demektir… Kendisini aciz ve küçük görmesi, taatini az sayması ve kötülüklerini çok görmesi demektir…

Allah Teala kerim kitabında tevazu sahibi kullarından bahsederek şöyle buyurur :

“ …… - onlar - Bize karşı derin saygı duyuyorlardı. ”   Enbiya : 90.Ay

Mücahid r.h bu Ayetin tefsirinde der ki ; “ Yani tevazu sahibi idiler.”

İbni Kesir Tefsiri : 3 / 203 - Suyuti Dürrül Mensur : 5 / 671

MÜSLÜMAN DİNİ KONULARDA TEVAZU SAHİBİ OLMALIDIR 

Değerli kardeşlerim … ! müslümanın tevazu göstereceği en önemli konulardan biri de, dini ile alakalı konulardır… Bu da ; Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in getirdiklerine boyun eğmek, Ona teslim olmak ve itaat etmek demektir…                   

Tevazu sahibi bir müslümanın bu konuda  yapacağı tek şey ; Vahyin mesajlarına karşı, fasid akılcıların ve kibirli kelamcıların yaptığı gibi değil de, bilakis aklını onlara mahkum eden ehli sünnetin metodu üzere hareket etmelidir.

Çünkü o batıl fırka sahipleri derler ki ; “ el aklu evvelu ve’n naklu ba’dehu “ … “ Yani Akıl ile nakil - Kur’an ve Hadisler - çelişirse, nakli bırakır aklı öne alırız. Nakli ya terk eder, ya da te’vil ederiz. ”

Unutmayınız ki akıllarına bu anlamda uluhiyet makamı tanıyanlar, kibirli kimselerdir… Onlar Allah’ın dinini akıl ve mantık süzgeçlerinden geçiren, Vahyin karşısında büyüklük taslayan ekabir kimselerdir…

Tevazu sahibi bir Müslüman ise, dini konularda akıl mantık yürütmekten, cidalden ve Allah hakkında ilimsiz konuşmaktan uzak durur… Çünkü o çok iyi bilir ki bu usul ; şeytanın Adem ve Havva’ya tuzak kurmasından önce, kendisini dahi tuzağa düşüren nefsin usulüdür…

Biliyorsunuz nefis, şeytana ve Adem’in zürriyetine şöyle tuzak kurmuştu ; Allah Subhanehu ve Teala, Şeytan’ın Adem’e secde ederek emrine uymasını  istediğinde, cahil ve zalim nefsi bunu kendisine çirkin gösterdi… Kusurlu bulduğu Adem’e secde etmesini hazmedemedi… Kendisinin ateşten, onun ise çamurdan yaratıldığını, ateşin ise çamurdan daha üstün olduğunu, böylece ateşten yaratılanın çamurdan yaratılandan daha üstün olduğunu öne sürdü…

İşte bu, tevazunun tam zıddı kibir’dir… Büyüklenmektir … Rabbimiz bu olayı kerim kitabında şöyle haber veriyor ;

“ ( İblis ) : " Ben, dedi, ondan daha hayırlıyım ; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın. "   A’raf : 12.Ay

Gördüğünüz gibi kibirli olan Allah’ın düşmanı, yaradanının emrinden uzaklaştı… O çirkin ve fesat görüşünü öne sürerek hevasına uydu… Bununla da kalmadı, ardından hikmetine akılların yol bulamadığı Aliym ve Hakiym olan Allah’a itiraz ederek ;

“ Dedi ki : " Şu benden üstün kıldığını gördün mü ? Yemin ederim ki, eğer beni kıyamet gününe kadar ertelersen, pek azı hariç, onun zürriyetini kendi buyruğum altına alacağım."   İsra : 62.Ay

Öyleyse unutmayalım ki bu şeytani medot ve düşünce, sahibini tevazudan uzak tutup onu kibre sokar… Rabbine isyan etmesine sebep olur.

Dolayısiyla - İblisin bu olayında da görüldüğü gibi - büyüklük taslayan küçülüyor, yükselmek isteyen alçalıyor, izzet isteyen zillete düşüyor ve böylece kendini aldatmış oluyor… Peki mütevazi bir Müslüman bunları ister mi … ? !  El cevap : Asla

Değerli kardeşlerim … ! her şeye rağmen insan, çoğu zaman nefsini unutuyor, onun kendi başına kaim olamayan zayıf bir mahluk olduğunu aklından çıkarıyor… Böbürleniyor, şişiniyor, çalım satıyor. Ve böylece kibir ile helak olmuş olan şeytanın tuzağına düşüyor.

Öyleyse dininde tevazu sahibi bir Müslüman, Allah’ın emir ve nehiyleriyle mücadele içine girmemeli ve onlara teslim olmalıdır.

Tevazu sahibi bir Müslüman, başkaları ile mücadelesinde ilim yolunu kullanan olmalıdır… Unutmayalımki mücadelesi ilimsiz olan kimseler kibir sahibi olan kimselerdir, yenik düşmeyi veya altta kalmayı asla istemeyen kimselerdir. Onun içindir ki kibirli insanlar cidali çok severler.

Cidal ise ; bilindiği gibi delil olmadan büyüklenmekdir, şeytana uymaktan kaynaklanan sapıklık ve dalalet vesilesidir…

Allah Teala buyuruyor ki :

“ İnsanlardan bazıları Allah hakkında bir bilgisi olmadığı halde tartışır da her azılı şeytanın ardına düşer. - O şeytan ki - hakkında şöyle hüküm verilmiştir : Şüphesiz kim onu dost edinirse, o muhakkak onu saptırır ve doğruca cehennem azabına götürür.”  Hac : 3 - 4.Ay 

         Ve yine Rabbimiz olan Allah şöyle buyuruyor :

“ Kendilerine gelmiş kesin bir delil olmaksızın, Allah'ın Ayetleri hakkında mücadele edenlerin göğüslerinde yetişemeyecekleri bir kibir vardır. Sen hemen Allah'a sığın. Çünkü her şeyi işiten ve gören O'dur.”   Mü’min : 56.Ay 

“ … Allah Rasulü s.a.v ise bir hadislerinde buyurur ki : Bir kavim hidayete erdikten sonra, cedelleşmeye girmedikçe dalalete düşmez. ”

                                                                                                                            İbni Mace : 1.c. 48.n

Öyleyse bu konuda sözü daha fazla uzatmaya gerek yoktur… Tevazu sahibi bir Müslümanın aklını Kitab ve sünnet ile nurlandırması, hakkın açığa çıkması için onlara başvurması ve bu konuda da kibre götüren bütün sebeplerden Allah’a sığınarak iltica etmesi gerekir.

MÜSLÜMANIN  İLİM  ÖĞRENME  YOLUNDA  TEVAZU  GÖSTERMELİDİR

Değerli kardeşlerim … ! müslümanın sergilemesi gereken tevazu çeşitlerinden birisi de  ilim öğrenme yolundaki tevazusudur.

Hepinizin de bildiği gibi islamın tek amacı, Allah’u Azze ve Celle’ye O’nun istediği ve Rasulünün de gösterdiği şekilde kulluk edilmesidir.

Ve bunun hakkıyla gerçekleşmesi için de, ilim ve eğitime ihtiyaç vardır. Yani, Allah’a takdim edilen gerçek bir kulluğun ilimsiz olması mümkün değildir.

İlmin, İslam nazarında yüce bir makamı ve büyük bir mevkisi vardır. Çünkü o, insana Rabbine kulluğu öğreten en şerefli ve en yüksek bir vesiledir.

Allah’ı hakkıyla tanımak ve O’na hakkıyla kulluk etmek ancak ilim sayesinde mümkündür... Bunun içindir ki Allah Rasulü s.a.v bir hadisi şeriflerinde :

قَالَ رَسُول اللّه صَلى اللّه عَلَيْهِ وَسَلَّمْ : طلب العلم فريضة عَلَى كُلّ مسل                 
“ İlim öğrenmek, - kadın ve erkek - bütün Müslümanların üzerine farzdır. “

İbni Mace : 1.c.224.n – C.Sahih : 3808.n – Mişkat : 218.n

Öyleyse basiretli bir müslümanın, üzerine vacip olan bu ilmi öğrenme yolunda tevazu sahibi olması gerekir… Bu konuda tevazu sahibi olamayan kimseler ilim öğrenemezler...

Evet … ! İlim taleb eden bir kimse mutlaka tevazu sahibi olmalıdır... Birilerinin ayağına gitmesi gerekiyorsa, gitmelidir… Hakkı anlatan kim olursa olsun onu almalı ve bu kimseye teşekkür etmelidir… Hatta bu kimseler yaş’ca kendisinden küçükte olsalar, onların yanına koşmalı ve anlattıklarını dinlemeli ve onu almalıdır…  

İlmi elde etmedeki niyeti ve ciddiyeti de, sadece ve sadece Allah’a kulluk için olmalıdır.

Başkalarına üstün gelmek, maddi çıkarlar sağlamak, sefihlerle tartışmak veya oturduğu meclislerde insanların teveccühünü kazanmak için ilim öğrenmemelidir…

Kim bu şekilde gayri islami bir niyetle ilim taleb ederse, Allah’u Teala o kimseye ğadab eder ve onu ateşine sokar…

{ … Ebu Hureyre r.a dan.O şöyle dedi : Rasulullah s.a.v şöyle buyurdular : Kim kendisi ile Allah’ın rızası aranan ilimlerden bir ilmi, dünya malından bir şey elde etmek için öğrenirse,kıyamet gününde cennetin kokusunu bulamaz. }

                                                  Ebu Davud : 4.c.3664.n – İbni Mace : 1.c.  252.n 

{ … Cabir İbni Abdullah r.a dan. Nebi s.a.v şöyle buyurdu : Alimlere karşı övünmek, sefihlerle tartışmak ve meclislerin seçkin köşelerinde yer almak için  ilim öğrenmeyiniz. Kim böyle yaparsa ona ateş vardır, ona ateş vardır. }

                                                                                İbni Mace : 1.c.254.n

{ … Ka’b İbni Malik r.a şöyle dedi : Rasulullah s.a.v şöyle buyurdular : Kim ilmi alimlerle çekişmek, sefihlerle cedelleşmek ve insanların teveccühünü kazanmak için talebederse, Allah onu ateşe sokar. }

                                                                                  Tirmizi  : 4.c.2792.n 

MÜSLÜMAN  İNANAN  KARDEŞLERİNE  KARŞI  MÜTEVAZİ  OLMALIDIR

Değerli kardeşlerim … ! tevazu çeşitlerinden bir diğeri de ; Müslümanın insanlara yönelik tevazusudur… Ve elbetteki insanlar için tevazu söz konusu olduğu zaman da, şüphesiz ki bunun ilk önce iman edenlere karşı sergilenmesi gerekir… 

Allah'u Teala Kitab’ının pek çok yerinde mü’minlerin kardeşliğini ilan etmiş ve şöyle buyurmuştur :

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ  

“ Ancak Mü’minler kardeştirler….. ”  Hucurat : 10.Ay 

         Allah'u Teala yine buyuruyor ki ;

“….. Mü’minlere karşı yumuşak ol ….. ” Maide : 54  “ Ve sana uyan müminlere kanadını indir. ”   Şuara : 215.Ay

Öyleyse ey Müslüman … ! Allah Azze ve Celle, Müslüman kardeşinden kul olarak razı olmuş ise, senin de kardeş olarak ondan razı olman gerekir.

Unutmaki Allah’u Teala’nın razı olduğu Tevhid ehl’i bir Müslümandan senin razı olmaman, kibrin ta kendisidir…

Tevazu sahibi bir Müslüman, kardeşlerini seven, onlara üstünlük taslamayan, onları hakir görmeyen ve onlara karşı alçak gönüllü davranan kimse olmalıdır.

“ … İyad İbn Himar  el-Mücaşi r.a’dan. Rasulullah s.a.v bir hutbesinde şöyle buyurdular : …… Allah bana vahyetti ki ; bir birinize karşı mütevazi ve alçak gönüllü olun. Hiç kimse bir başkasına karşı övünmesin……. “

                                                                                                                        Müslim : 8.c.2865-64.n

Değerli kardeşlerim … ! unutmayalım ki tevazu sahibi bir müslümanın kardeşlerine karşı sergileyeceği en güzel ahlaki değerlerden birisi de, onları affetmesidir… Yani ;  kendisine kötülük edip de, kötülüğünden dolayı mazeret belirtip özür dileyenlerin mazeretlerini - doğru olsun veya olmasın - kabul etmesi ve onları bağışlamasıdır… İşte basiretli bir müslümanın kardeşine karşı en güzel tevazu göstergesi budur …

“ … Ebu Hureyre r.a dan gelen bir hadislerinde Allah Rasulü s.a.v şöyle buyurmaktadır : ” …… Allah, affeden bir kulun ancak izzet ve şerefini artırır. Her kim Allah için alçak gönüllülük gösterirse, Allah muhakkakki o kimsenin derecesini yükseltir. “                                    

                                     Müslim : 8.c.2588.n

Tevazu sahibi bir Müslüman, düşmanı için dahi hakkı reddetmeyen, onların hukukuna riayet eden, Özür dileyenin mazeretini kabul eden bir kimsedir.

Bu güzel ahlaki değere sahib olan bir kul, kendisine sunulan Hakkı, sevdiğinden veya sevmediğinden, dostundan veya düşmanından da gelmiş olsa, bunu kabul eden birisi olmalıdır…

" … İbn Mesud r.a’dan.  Şöyle der : Kim sana hakkı getirirse kabul et, getiren kimse velev ki buğzettiğin uzak kimse olsa da. Batıl da kim’den gelirse gelsin, onu reddet, getiren kimse velev ki sevdiğin yakın kimse olsa da ...."

Hilyetü'l-evliya : 1/134  - Şerhu’s Süne : Hayatu’s Sahabe : 4.c.342.s

İşte insanlara karşı tevazunun hakikati budur… Yani, onlar sana hak ile geldiği zaman, onların düşmanlığı seni, onların hakkını kabulden veya onlara haklarını vermekten alıkoymamasıdır.

        Allah'u Teala bu konuda şöyle buyurur :

Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme karşı olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun, çünkü bu, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkun. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”   Maide : 8.Ay

“ … Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ise bu konuda şöyle buyurur :  Şu üç şey insanı kurtaran şeylerdendir ;

1 - Gizlide ve açıkta Allah’tan korkmak,
2 - Fakirlikte ve zenginlikte iktisatlı olmak,
3 - Kızgınlıkta ve hoşnutlukta adil davranmak. ”                                      

el Albani : Silsiletü’s Sahiha : 1802.n

MÜSLÜMANIN  GİYİM  KUŞAM  KONUSUNDA  TEVAZUSU 

Değerli kardeşlerim … ! Müslüman her konuda olduğu gibi giyim kuşam konusunda da tevazu sahibi olmalıdır… O, bu konuda lükse kaçmadan, israf etmeden orta yolu tutan birisi olmalıdır. Çünkü o, bu konudaki İslami değerleri kulağına küpe etmiş ve onlara uygun hayat yaşamayı seçmiştir,

“ … Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem şöyle buyurur : Kim gücü yettiği halde Allah için tevazu ile lüks elbiseyi terk edip sade giyinirse, kıyamet gününde Allah onu, iman giysilerinden istediğini giymesi için mahlukatın başları üzerinden çağırır.”

Tirmizi : 2481 – Ahmed : 3/439 – Hakim : 4/183 - Ebu Nuaym Hilye : 8/48 Tirmizi hadis için ; “ Hasen hadistir.” Dedi. Hakim; “ İsnadı sahihtir.” Dedi ve Zehebi de ona muvafakat etti.

“ … Muaz r.a dan.Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem şöyle buyurur : Lüks yaşamaktan sakının, çünkü Allah’ın gerçek kulları lüks yaşamazlar. “

Ahmed : 5 / 243-244 – Camıu’s Sağir : 2 / 1570.n

MÜSLÜMANIN  YÜRÜYÜŞ KONUSUNDA  TEVAZUSU

Değerli kardeşlerim … ! Müslüman her konuda olduğu gibi yürüyüşünde de mütevazi kimsedir… Yani kibirle ve gururla yürüyen kimse değil, huzur, vakar ve tevazu ile yürür… Çünkü o, Rabbinin kerim kitabındaki  şu Ayeti asla aklından çıkarmaz.

“ O çok merhametli Allah'ın - has - kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler……  ”   Furkan : 63.Ay

İşte basiretli bir müslümanın en güzel vasıflarından biri de budur… Yani yeryüzünde yürürken tevazu içindedir… O, yeryüzünde telaşsız, kendisini zorlamadan, yapmacıksız yürür… Onda büyüklenme, kibirli tavır takınma, iddia, şişinme yoktur. Her hareketinde ibret vardır. Sallanmaz, yürüyüşünde orta yolu tutmuş, vakar, sükunet, ciddiyet ve kuvvetle adımlarını atan birisidir...

Değerli kardeşlerim … ! Yürüyüşte orta yollu olmanın manası, başı ölecek gibi eğerek yürümek veya harap olmuş bir insanın yürümesi gibi yürümek falan değildir…

Ve yine bazı insanların - güya takvalı imiş, veya da güya vera sahibi Salihlerdenmiş gibi yapmacık bir şekilde yürümek falan da değildir …

Şüphesiz ki her konuda olduğu gibi bu konuda da Allah Rasulü s.a.v bizler için en güzel örnektir … Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem insanların en takvalısı, en veralısı ve Allah’ı en iyi bileni olduğu halde bunların hiçbirini yapmazdı…

İbni Kayyım el Cevziyye Zadul Mead isimli eserinde  Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yürüyüşünü şöyle anlatıyor ;

“ Yürürken vücudu dik yürürdü. O, en sakin ve en güzel yürüyen insan idi. ”

“ … Ebu Hureyre r.a diyor ki : Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den daha güzel bir şey görmedim. Sanki güneş yüzünde akardı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den daha hızlı yürüyen bir kimse görmedim. Sanki yer ayaklarının altında dürülürdü. Aldırmadan yürür gider, biz ise ona yetişmek için kendimizi zorlardık ”

“ … Ali Bin Ebu Talib r.a da der ki ; “ Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, yokuştan inercesine, vücudu dik vaziyette yürürdü. ”   Zadul Mead :

İşte bu yürüyüş, tevazu sahibi insanların yürüyüşüdür. Ve yine azim ve şecaat sahibi kimselerin yürüyüşüdür… Bu, en mutedil ve vücudun rahatı için en güzel yürüyüş şeklidir.

Ama kibirli ve hafif meşrep sahibi kimselerin yürüyüşleri farklıdır. Onlar ekabir ekabir yürürler… Düşkün ve ölecekmiş gibi riyakarlık yaparak yürüler… Onlar, gözleriyle sağı solu kontrol ederek yürürle… Dengesiz develer gibi bir oyana bir bu yana sallana sallana yürürler…

        Rabbimiz cümlemize tevazu sahibi olan basiretli kullarından olmamızı nasip etsin.

Hulasa değerli kardeşim … ! şunu çok iyi bilmemiz gerekir ki  bütün iyilikler tevazuda toplanmış ve bütün çirkinliklerde kibir ve ucub’ta yan yana gelmiştir…

Öyleyse sen, tevazunun peşinde ol ve onu asla bırakma. Kibirden ve ona yakın olmaktan da şiddetle sakın… Nefsini tevazu ile terbiye et. Zira kalbin bozulup onda kibir filizlenince onu kökünden kazıyıp silecek ve tedavi edecek   ilaç budur…

Konuyu burada bitirirken Allah’u Teala’dan niyazım ; bizleri bu paylaşımımda anlatmaya çalıştığım bütün güzelliklerle rızıklandırsın.

Hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi ve ayaklarımız kaydırmasın… Göz açıp yumuncaya kadar bile olsa, bizi nefsimizle baş başa bırakmasın ve bizleri tevhid dini İslam üzerinde sabit kılsın…

                                        Amin

Vel hamdu lillahi rabbil alemin

                               Tacuddin el Bayburdi

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol