" ... UNUTMAYINIZ Kİ SAĞLIKLI BİR KUR’AN ANLAYIŞI … ANCAK SÜNNET’LE MÜMKÜNDÜR …
TACUDDİN EL BAYBURDİ

İman kavramı


Değerli kardeşlerim … !
bu gün sohbetini yapmaya çalışacağımız mevzu “ iman hakikati ”  üzerinde olacaktır. Zikrini yapacağımız bu konu oldukça ehemmiyetli ve hassa bir konu olması hasebiyle, sohbet seyrinde siz değerli kardeşlerimin dikkatlerini mümkün mertebe zinde tutmalarını istirham ediyorum.

Allah’u Azze ve Celle’den, bu konuyu güzel anlatabilme kudret ve kuvveti, sizler için de hoş ve güzle bir anlayış talep ediyorum.


Bildiğiniz gibi
İMÂN kelimesi, kelime olarak Kur’an ve Sünnet’te sıkça kullanılan bir kelime olduğu gibi, mana olarakta yine en çok üzerinde durulan bir kelimedir…

Ama buna rağmen bu gün inananların en çok müşkülata düştüğü kelime de yine  
“ İMÂN ” kelimesidir.

Bir çok konuda olduğu gibi bu  konuda da inananlar arasında farklı görüş ve ekoller türemiş, münakaşa ve münazaralar olmuştur…


Konu, bazıları tarafından düzgün anlaşılmış, bazıları tarafından anlaşılamamış, bazıları tarafından ise anlaşıldığı zannedilmiş derken
“ İMÂN ” konusu her ekolün yorum ve anlayışı istikametinde bir değer kazanmıştır.

Biz ise inşaallah etrafında bir hayli söz edilen bu konu ile alakalı - kısa da olsa - anlaşılması gereken şeylerden bahsedeceğiz… Mevzuyu “ Kitap ve Sünnet ” çizgisinde açıklamak ve bu konudaki kalplerde hasıl olan şüphe ve tereddütleri izale etmek istiyoruz... Şüphesiz ki bütün yardım Allah'tandır ...


Öncelikle mevzuya, bu kelimenin Kur’an ve Sünnet’teki medlulünü – yani delalet ettiği manasını – öğrenerek başlayalım.


İman :
kelimesinin lügavi olarak tarifi :

el İmanu  :   el- Emnu kelimesinden müştaktır.  – yani türemiştir –

el emnu     ise, korkunun zıddı emin olma anlamındadır.

el emnu  :   Mastar’dır. mastar ise, bir kelimenin köküdür, diğer bütün kelimeler bundan türer.

Kelimenin lügat manasında kullanıldığı deliller şunlardır :

“ Fakat korkmuş iseniz yaya veya binekli olarak namazınızı kılın. Emin olduğunuzda ise, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah’ı anın "   BAKARA : 239.Ay. 

Emin zeydun   “ Zeyd emin oldu ”   Bu ise, lazım bir fiil’dir. - Yani edilgen fiil. -

el - emnu
 kelimesinde hemze’nin önüne bir elif getirilerek “ amene ” yapılır. Buda, geçişli bir fiil olur. - Yani müteaddi bir fiil - “ Müteaddi fiil ise ” Failin fiilinin nesneyi etkilemesinden dolayı bu adı almıştır. ”

el emnu
kelimesinden müştak olan “ Âmene ” ise “ Emniyetli kıldı “ manasınadır. Yani, geçişli fiildir. “ Zeyd Amr’ı emin kıldı ” da olduğu gibi.

Kelimenin bu manada kullanıldığı delil ise :


“... ve onları korkudan emin kıldı ”
   Kureyş : 4.Ay   

Değerli kardeşlerim … !
buraya kadar kelimenin lugat manasını izah etmeğe çalıştık.

Kelimenin ıstılahi olarak tarifine gelince :

el İmanu  : “ Zıddı et-Tekzibu ” yani “ yalanlamanın zıddıdır ” Binaenaleyh, yalanlamanın zıddı ise “  tasdik ” tir.

Kelimenin
“ TASDİK ” manasında kullanıldığı delillere gelince onlar da şunlardır :

“... Deki, hiç özgür beyan etmeyin, “ size inanmayacağız ” - Yani sizin söylediklerinizi tasdik etmeyeceğiz, doğrulamayacağız - Allah sizin haberinizi bize bildirdi....”
   Tevbe : 94.Ay.

Bu Ayet’i kerime bilindiği gibi savaştan geri kalanların özür beyan etmeleri neticesinde, onlara verilen cevap niteliğindedir… Yani ; “ Siz hiç özür beyan etmeyin. Çünkü, sizin bize anlattıklarınızı biz yalanlıyoruz, bu sözünüze inanmıyoruz, onları tasdik de etmiyoruz,” denilmektedir. Burada açıkça görülmektedir ki,
İMAN kelimesi TASDİK  manasınadır…. İkinci bir Ayeti kerimede ise :

“.... Ama biz doğru söylesek te, sen bize inanmayacaksın.” -Yani, bizi tasdik edecek değilsin.-  “   
Yusuf : 17.Ay.

Bu Ayeti kerimede de bildiğiniz gibi, “ Yusuf’u kurda kaptırdık “ diye bir haberi kardeşleri babalarına getirdiklerinde ; “ Biz doğruda söylesek sen bize inanacak değilsin “ yani - bu konuda bizi tasdik edecek değilsin - diye babalarına karşı bu sözü kullanmışlardır.


Bu Ayeti kerimede de görüldüğü gibi
“ İMAN’IN ”  “ TASDİK ” manasına geldiği açıkça ortadadır.

Değerli kardeşlerim … !
unutmayalım ki tasdik’in de üç merhalesi vardır. Yani tasdik denildiği zaman :

1- EL - İTİKADU  BİL  – KALBİ ....... yani, kalben itikat.
2- EL - İKRÂRU  BİL   – LİSAN  .......  yani, Lisan ile ikrar.
3- EL - AMALU   BİL   – CEVARİH  ….. yani, azalarla amel, demektir.

Tasdik manasına gelen imanın gerçekleşmesi için bu zikredilen üç esasın mutlaka yan yana olması zaruridir. Bu temel esastır.  


Zikredilen bu üç merhaledeki tasdikin gerçekleşmesini isteyen Kur’ani ve Sünnet’i deliller.


1 - EL- İTİKADU BİL- KALBİ ..... yani, kalben inanmak.

“ Bedeviler ‘ iman ettik ‘ dediler. De ki : ‘ Siz iman etmediniz ‘ Fakat İslâm olduk, deyin. Çünkü iman,  henüz kalplerinize girmedi. " Hucurat : 14.Ay.

Zikredilen bu ayeti kerimede görüldüğü gibi, dileriyle iman ettiklerini söyleyen bedevilerin imanlarını, Alla’u Azze ve Celle kabul etmiyor. Hatta azalarla teslim olma manasına gelen islamları oldukları halde, yine onların “ iman ettik ” iddialarını Allah c.c. kabul etmemektedir… Neden ?


Çünkü, biraz önce de zikrettiğimiz gibi tasdik manasına gelen imanın üç boyutu da bir arada olması gerekir. Burada ise, bedevilerin islamları sabit, dil ile ikrarları sabit, amma ve lakin kalben tasdikleri  olmadığı  için “ iman ettik ” iddiaları geçersizdir.


İkinci olarak zikredilen bir delil de ise Allah c.c. şöyle buyurmaktadır :

“ Ey resul ağızlarıyla - yani dilleriyle - “ iman ettik ” dedikleri halde, kalpleri iman etmemiş olanlardan küfürde yarış edenler seni mahzun etmesin...” Maide : 41.Ay.

“ İnsanlardan öyleleri var ki  - dilleriyle - Allah’a ve ahiret gününe iman ettiklerini söylerler. Fakat onlar iman etmemişlerdir. " Bakara : 8.Ay.

“ …
Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhumâ anlatıyor : " Birgün Rasulullah s.a.v minbere çıkıp yüksek sesiyle şöyle nida etti : Ey diliyle müslüman olup da kalbine imanın yerleşmediği kimseler ! Müslümanlara eza vermeyin, onları kınamayın, kusurlarını araştırmayın. Zira kim, müslüman kardeşinin kusurunu araştırırsa, Allah da kendisinin kusurlarını araştırır. Allah kimin kusurunu araştırırsa, onu, evinin içinde bile olsa rüsvay eder. “

Tirmizi Birr : 85-2033.n

Zikredilen bu Ayeti kerime ve hadisi şeriflerde ise, yine aynen yukarıda zikredildiği gibi, insanların sadece dilleriyle “ iman ettik ” iddiaları geçersiz kabul ediliyor. Nedeni ise ; kalpleriyle iman etmedikleri halde dileriyle iman ettiklerini söylemelerindendir. Bu ise biraz önce de ifade ettiğimiz gibi üç merhaleden birinin veya ikisinin noksan oluşundandır.

Tasdikin ikinci merhalesine gelince :


2- EL- İKRARU BİL- LİSAN
.....
yani, Dil ile ikrar etmek.

Bu konudaki zikredilen delil de ise, Allah’u Azze ve Celle şöyle buyurmaktadır.


“  Deyin ki ; Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa’ya verilene ve diğer peygamberlere Rabb’leri tarafından verilene iman ettik. Ve onlar arasında bir ayırım yapmayınız. Biz Allah’a teslim olanlarıZ "  
Bakara : 136.Ay.

Zikredilen ayeti kerimede de görüldüğü gbii  tasdikin  ikinci  merhalesi olan “ Lisan ile ikrar ” istenilmektedir. Yani, Kalben tasdik ettikten sonra lisan ile ikrar edilmesi de tasdikin ikinci merhalesidir.


3 - EL- AMELU BİL- CEVARİH ….


Tasdikin üçüncü merhalesi olan Azalarla tatbik anlamında tasdikin delillerine gelince, bunlarda şunlardır ;


“ ...
Ebu Hureyre r.a dan ; şöyle dedi : Rasulullah s.a.v’e amellerin hangisi daha efdaldir ? diye soruldu. Rasulullah s.a.v : Allah’a iman etmektir, buyurdu. Sonra hangisidir ? diye soruldu : “ Allah yolunda cihad etmektir ” buyurdu. Sonra hangisidir ? soruldu : “ Mebrur Hacc’dır ” buyurdu. – yani kabul olunmuş bir hacc’tır, buyurdu – “ Müslim  : 1.c.83.n

Burada da farkında iseniz Allah Rasulü s.a.v’e Amel’den soruluyor. Resulullah s.a.v ise, Amele iman ismini vererek, en efdal amelin “ Allah’a  iman etmek ” olduğunu açıkca beyan ediyor. Bu neyi götseriyor ?. Amel iymandır.


“ … Rasulullah s.a.v, yanına gelen bir heyete Allah’a iman etmelerini söyler ve akabinde de : bilir misiniz Allah’a iman ne demektir ? diye sorar. Heyet : “ Allah ve Rasulü en iyi bilendir “ dediklerinde, Allah Rasulü s.a.v : Allah’a iman ; Allah’tan başka ilahın olmadığına ve Muhammedin Allah’ın Rasulü olduğuna inanmak, Namaz kılmak, zekat vermek, oruç tutmak ve ganimetin beş’te birini de beytul mala vermektir, buyurdular. “  
Buhari : 1.c.207.s – Müslim : 1.c.17.n

Bu hadisi şerifte de görüldüğü gibi amellerden olan namazı, zekatı, orocu ve ganimetin beşte birini beytül mala vermenin iman olduğunu anlatılmaktadır.


Amelin imandan olduğunu ispat eden delillerden bir tanesi de şudur :


“... Berâ İbn Azib r.a’dan şöyle tahdis etti : Peygamber s.a.v Medine’ye ilk geldiğinde Ensar’dan olan dedeleri yurduna misafir oldu. Ve on altı veya on yedi ay Beytü’l-Makdis’e doğru namaz kıldı. Halbuki kıblesinin  Beytü’l-Haram’a doğru olmasını arzu ederdi. Kabe’ye yönelerek ilk kıldığı namaz, ikindi namazı olmuştu. Bir cemat’te onunla birlikte namaz kıldılar. Ondan sonra birlikte namaz kılanlardan biri namazdan çıktı. Mescidin birinde bulunan bir cemaate namazdalar iken yolu uğradı. Onlara : “ Rasulullah s.a.v ile birlikte Mekke’ye doğru namaz kıldığıma Allah için şehadet ederim ” deyince, o insanlar oldukları gibi Beytullah’a döndüler. Rasullullah  s.a.v Beytul Makdis’e doğru namaz kıldığı sırada Yahudiler ve Hıristiyanlar O’ndan hoşlanırlardı. Kabe’ye doğru yüzünü döndü-rünce, bu fiilini beğenmediler.


Zübeyr dedi ki : Bize Ebu İshak, Berâ’dan tahdis etti. Berâ İbn Azib bu hadisinde şöyle demiştir : Kıble tahvil edilmeden evvel, ilk kıbleye doğru namaz kılarak ölmüş, öldürülmüş kimseler de vardı. Bunlar hakkında nasıl hüküm vereceğimizi bilemedik. O zaman Yüce Allah
“ ALLAH SİZİN İMÂNINIZI ZAYİ EDECEK DEĞİLDİR ” Ayetini indirdi. “  Bakara : 143  ”  ...  Buhari : 1.c.193.s

İşte bu Ayeti celilede de yine anlatıldığı gibi amele iman ismi verilmektedir. Yani, Ayeti kerimede geçen  
“ İYMANEKUM “ kelimesinin manası “ SALATEKUM “ dur.

“ …
İbni Abbas r.a dan gelen bir rivayet de ise o şyle der : Allah Rasulü s.a.v Kabeye yöneltildiğinde – Müslümanlar – dediler ki : Daha önce Mescidi aksaya doğru namaz kılan kardeşlerimizden ölenlerin durumları – yani onların namazları – ne olacak. Çünkü onlar daha önceden mescidi Aksa’ya doğru namaz kılıyorlardı. Bunun üzerine Yüce Allah “ ALLAH SİZİN İMÂNINIZI ZAYİ EDECEK DEĞİLDİR ” Ayetini indirdi.Bakara : 143   ..... Taberi Tefsir : 2 / 17

Taberi diyor ki :
Abdullah ibn Abbas,Bera ibn Azib, Katade, Suddi, Rebi b. Enes, Davud b. Ebi Asım ve İbn Zeyd’in ifade ettiği gibi Ayette zikredilen “ İYMANAKUM “ kelimesinin manası “ SALATEKUM “ dur.  Taberi Tefsir : 1.c.364.s

“ ...
Allah Rasulü s.a.v ise bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır : İman yetmiş küsür şubedir, onun en üst derecesi lailahe İllallah, en alt derecesi ise yoldan geçenlere eziyet verici şeyleri gidermektir.”  Buhari : 1.c.166.s

İşte bu Hadiste de anlatıldığı gibi yoldan insanlara eziyet veren şeylerin kaldırılmasına kadar olan amellerin ki, - hadiste bahsedilen şey en küçük ameldir - İslam bütün bunlara iman diye isim vermiştir.


Böylelikle imanın amel manasına geldiği de açıkça öğrenilmiş oldu. Ayrıyeten “ iman yetmiş küsür şube’dir ” hadisinden de anlaşılacağı gibi, iman tecezzi ( yani cüzlere bölünme) yi kabul eden bir mefhum olduğu açıktır ki, bu da mürciye’ye reddiyedir.


Yine bu mevzunun önemli hussularından birisi de, iman’ın terakki ve tedenni seyrine sahip olmasıdır. Yani, imanın artıp ve eksilmesidir.


Değerli Müslüman … !
unutma ki iman ; bir çok cüzleri ve şubeleri bulunan bir mefhumdur. Dolayısıyla bu şubelerinin ikmali ile artan ve ihmali ile de eksilen bir yapısı vardır. Yani terakki ve tedenni seyrine sahiptir.

“...
Allah Rasulü s.a.v ise bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır : İman yetmiş küsür şubedir, onun en üst derecesi lailahe İllallah, en alt derecesi ise yoldan geçenlere eziyet verici şeyleri gidermektir. "    Buhari : 1.c. 166.s

“ …
Ömer İbnu Abdulaziz Adiy İbnu Adiy’e yazmış olduğu bir mektupta şunları yazmıştı : “ Muhakkak ki imanın bir takım farızaları, akideleri, men edilmiş şeyleri ve mendupları vardır. Kim bunları tam yaparsa imanı tamamlamış olur, kim de bu işleri tam yapmazsa imanı kemale erdirmemiş olur.... " Buhari :  1.c.163.s

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَإِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ آيَاتُهُ زَادَتْهُمْ إِيمَاناً وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ  

“ Müminler ancak o kimselerdir ki ;  Allah’ın adı anıldığı zaman kalpleri ürperir. Allah’ın ayetleri onlara okunduğu zaman imanlarını artırır ve sadece Rablerine güvenirler. “  Enfal : 2

وَلَمَّا رَأَى الْمُؤْمِنُونَ الْأَحْزَابَ قَالُوا هَذَا مَا وَعَدَنَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَصَدَقَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَمَا زَادَهُمْ إِلَّا إِيمَاناً وَتَسْلِيماً

“ Mü'minler – düşman - birliklerini gördükleri zaman ise - korkuya kapıl-madan - dediler ki : " Bu, Allah'ın ve Resûlü'nün bize vadettiği şeydir ; Allah ve Resûlü doğru söylemiştir." Ve bu, yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı. “    Ahzab : 22

الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُواْ لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَاناً وَقَالُواْ حَسْبُنَا اللّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ

“ Onlar, kendilerine insanlar : " Size karşı insanlar toplandılar, artık onlardan korkun " dedikleri halde imanları artanlar ve : " Allah bize yeter, O ne güzel vekildir " diyenlerdir. “    Ali İmran : 173

وَإِذَا مَا أُنزِلَتْ سُورَةٌ فَمِنْهُم مَّن يَقُولُ أَيُّكُمْ زَادَتْهُ هَـذِهِ إِيمَاناً فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُواْ فَزَادَتْهُمْ إِيمَاناً وَهُمْ يَسْتَبْشِرُونَ

“ Bir sûre indirildiğinde onlardan bazısı : " Bu, hanginizin imanını arttırdı ? " der. Ancak iman edenlere gelince ; onların imanını arttırmıştır ve onlar müjdeleşmektedirler. “   Tevbe : 124

هُوَ الَّذِي أَنزَلَ السَّكِينَةَ فِي قُلُوبِ الْمُؤْمِنِينَ لِيَزْدَادُوا إِيمَاناً مَّعَ إِيمَانِهِمْ وَلِلَّهِ جُنُودُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيماً حَكِيماً

“ Mü'minlerin kalplerine, imanlarına iman katıp arttırsınlar diye, güven duygusu ve huzur indiren O'dur. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır : Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. “   Fetih : 4

وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةًوَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَذَا مَثَلاً كَذَلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَن يَشَاءُ وَيَهْدِي مَن يَشَاءُ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَى لِلْبَشَرِ

“ Biz o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların sayısını inkâr edenler için yalnızca bir fitne ( konusu ) yaptık ki, kendilerine kitap verilenler, kesin bir bilgiyle inansın, iman edenlerin de imanları artsın ; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler (böylece) kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile kafirler de şöyle desin: "Allah, bu örnekle neyi anlatmak istedi?" İşte Allah, dilediğini böyle şaşırtıp - saptırır, dilediğini böyle hidayete erdirir. Rabbinin ordularını kendisinden başka ( hiç kimse ) bilmez. Bu ise, beşer ( insan ) için yalnızca bir öğüttür. “  Müddesir : 31

“ Ne zaman bir sure indirilirse ( iki yüzlüler ) arasından kimi “ Bu hangibizin imanını artırdı” derler. İnanların imanlarını artırmıştır. Onlar bunun inişini birbirlerine  müjdelerler. "  Tevbe : 124.Ay.

“ Onlar ki, halk kendilerine : “ İnsanlar size karşı ordu toplamışlar onlardan korkun” deyince, bu söz onların imanını artırdı ve, Allah bize yeter, O ne güzel bir vekildir. " 
Ali İmran : 173.Ay.

Bu ve bununla eş manalı daha bir çok ayeti kerimeler, imanın artıp ve eksileceğinin açık delilleridir. Öyle ya, madem ki imanın yetmiş küsür şubesi mevcuttur, yerine getirilen her şube imanın terakkisine bir basamaktır. Bütün  şubelerini yerine getirdi mi insan, imanını kemale erdirmiş olur. Aynen bir rivayette zikredildiği gibi :


“ …
Ömer İbnu Abdulaziz Adiy İbnu Adiy’e yazmış olduğu bir mektupta : “ Muhakkak ki imanın bir takım farızaları, akideleri, men edilmiş şeyleri ve mendupları vardır. Kim bunları tam yaparsa imanı tamamlamış olur, kim de bu işleri tam yapmazsa imanı kemale erdirmemiş olur.... "  Buhari : 1.c. 163.s

Değerli Müslüman … ! buraya kadar imanın kelime manası, ıstılahi manasını, imanın tasdik manasına geldiğini, tasdikin ise üç merhalede gerçekleştiğini, Amele iman denilmesini, imanın cüzlere ayrılmasını, yetmiş küsür şube olmasını ve artıp eksileceğini açıkça zikretmeye çalıştık...  


İMANIN  ASKARİLİKTE  GEÇERLİ  OLANI …


İman konususnun önemli noktalarından birisi de ; onun asgarilikte geçerli olanı. Konunun bu bölümü ile alakalı, inananların müşkilatı bir hayli geniş ve oldukça karışıktır.

Dolayısıyle mevzu ile alakalı zikredeceğimiz deliller üzerinde biraz kafamızı yormak gerekir...  

Bu bölümünde iman insandan nasıl soyutlanır ve insanın imanlı oluşunun en düşük seviyesi nasıl, onu izah etmeye çalışacağız.

Bir insandan imanın tamamen soyutlanıp gitmesine sebeb, İslam’a ait her hangi bir ameli ve hükmü kabul etmeyip inkar etmesidr... Yani birinci sebep inkardır.

İkinci olarak, İslama ait herhangi bir mevzu ile Alay, istihza ve beşeri konuların Allah’ın kanunlarından daha önemli ve geçerli gibi sözler veya inanç, insandan iman mefhumunu tamamen yok eder.


İnsanların iman dairesinde kalmalarına vesile olan en asgari seviyeye gelince bu da, Allah Resulü s.a.v’in şu hadislerinde açıkça beyan edilmektedir :


“ ...
Abdullah İbn Mes’un r.a’dan : Rasulullah s.a.v buyurdular ki : Allah’u Tealanın gönderdiği her nebinin kendi ümmetinden sünnetini alan ve emirlerine uyan muhakkak ki bir takım havarileri ve sahabileri vardır. Sonra onların ardından yapmayacakları şeyleri söyleyen ve emrolunmadıkları işleri yayan bir takım nesiller zuhur eder. İşte kim bunlara karış mücadele ederse eliyle o, bir mü’minder. Onlara karşı kim diliyle mücahade ederse o da mü’mindir. Onlara karşı kim kalbiyle mücahade ederse o da mü’mindir. Amma bunun ötesinde imandan bir hardal tanesi yoktur.”      Müslim : 1.c. 50 n

“....
Ebu Said r.a’dan. Rasulullah s.a.v şöyle buyurdu : “ Sizden her kim bir münker görürse onu eliyle değiştirsin. Eğer eliyle değiştirmeye gücü yetmezse diliyle değiştirsin. Onada gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin. İşte buda imanın en zayıf noktasıdır.”    Müslim : 1.c.49.n

Zikri geçen bu hadisi şereflerin istikametinde, şurası çok iyi anlaşılması gerekir ki, bir insanda hardal tanesi kadar imanın bulunması demek, ( Yani imanın en zayıf noktası demek ) O insanın imanla alakalı temel şubeleri yerine getirdiği halde, görmüş olduğu bir münkere sadece kalbi ile buğzetmesiyle iktifa etmesidir.


İşte böyle bir insan , imanı en zayıf olan insandır. Eğer bu halde o insandan kalkarsa, Birinci hadisin ifadesiyle, artık onda hardal tanesi kadar iman dahi kalmamıştır.


Yoksa bazılarının zannettiği ve dediği gibi, insanı iman dairesinden çıkarıcı şeyleri yapıpta, terkinde insanın sadece imanını noksanlaştıracak bazı şeyleri  yapmak, insanın iman ehli olduğuna delalet etmez...

 

                                                                        TACUDDİN    EL- BAYBURDİ

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol