" ... UNUTMAYINIZ Kİ SAĞLIKLI BİR KUR’AN ANLAYIŞI … ANCAK SÜNNET’LE MÜMKÜNDÜR …
TACUDDİN EL BAYBURDİ

Namaz'da Huşu


Değerli kardeşlerim … !
Bildiğiniz gibi Kur’an’ı Kerim bir çok Ayet’i celilesinde Mü’minlerin değerinden ve onların güzel vasıflarından bahseder … Ve bu güzel vasıflarından  dolayı da felah bulacaklarını anlatır.

Rabbimiz Kerim kitabında, Mü’minleri felaha ulaştıracak özelliklerden bahsederken bunlardan bir tanesinin de,onların “ namazlarında huşulu olmalarıdır “  buyurmaktadır :

 قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ هُمْ فِي صَلاتِهِمْ خَاشِعُونَ  

" Mü’minler gerçekten felah bulmuşlardır. Onlar ki, namazlarında huşu içerisindedirler. "  Mu’minun : 1-2.Ay

Değerli kardeşlerim … ! madem ki inananların huşulu bir şekilde kıldıkları namazları, onların felah bulmasına vesile olacaktır, öyleyse namaz da huşu nedir … bu huşuyu nasıl yakalamalı bir Müslüman … ?  bunların çok iyi öğrenilmesi gerekir.

HUŞUNUN  MANASI  :  Namazda  sukunet’tir …. vakar’dır … tevazu’dur … Allah korkusu taşımaktır ve Murakabe’dir… Yani, insanın Allah’ın gözetimi altında bulunduğunu idrak etmesidir.

İbni Kesir r.h :

الَّذِينَ هُمْ فِي صَلاتِهِمْ خَاشِعُونَ

“ Onlar ki, namazlarında huşu içerisindedirler “  Mu'minun : 1-2.Ay

Ayet’i celilesi ile alakalı şunları zikreder :  { …. İbni Abbas’tan rivayetle Ali ibni Ebu Talha der ki : “ Huşu içinde olanlar ; korkanlar ve sukunet içinde olanlardır “ }

Mücahid, Hasan, Katade ve Zühri den de böyle rivayet edilmiştir.

{ …  Ali İbni Ebi Talib r.a dan rivayete göre ; Huşu ; kalbin huşusudur. Der. }

{ … Hasan el-Basri r.h – Sahabe’yi kasdederek – der ki : Onların huşuları kalplerinde idi de ,bununla gözlerini kapadılar ve mütevazi oldular. }

{ … Muhammed İbni Sirin der ki : Allah Rasulü s.a.v’in ashabı namazda gözlerini göğe kaldırırlardı.Mü’minler gerçekten felah bulmuşlardır. Onlar ki, namazlarında huşu içerisindedirler “ Ayetleri nazil olunca gözlerini secde yerlerine indirdiler. }

                                                                                         İbni Kesir : 10.c.5545.s

Demek ki huşu ; İnanan bir kimsenin, Allah’ın her an kendisini gözettiğini düşünerek O’nun önünde korku, tazim, muhabbet, tevazu, tezellül ve sukunet içerisinde boyun bükmesidir.

Dolayısıyla, namazda huşu denildiği zaman da bunun manası şudur ; Namaz kılan bir kimsenin, Allah’ın her an kendisini gözettiğini düşünerek O’nun önünde korku, tazim, muhabbet, tevazu, tezellül ve sukunet içerisinde boyun bükmesidir.

İşte  insanı refaha, felaha ulaştıracak ve gözünü aydınlatacak namaz, bu kıvamda kılınan bir namazdır.

Değerli kardeşlerim … ! şunu çok iyi bilmemiz gerekir ki huşu denilen olay , önce hakkıyla kalbe yerleşmesi gerekir… Eğer huşu denilen bu hava kalbe istenildiği manada yerleşirse, daha sonra bu ister istemez azalara da sirayet edecektir… Yani, “ Her kab kendi içerisinde olanı dışarıya sızdırır “  kuralında olduğu gibi, kalp eğer huşu içerisinde olur ise, azalar da mutlaka huşu içerisinde olacaktır.

{ … Allah Rasulü s.a.v bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır : “ …… Biliniz ki, vücutta küçük bir et parçası vardır. Bu sağlıklı olduğu sürece bütün vücut sağlıklıdır. Bu et parçası ifsad olduğunda da, vücut fesada uğrar. Dikkat ! bu et parçası kalb’tir. }

                                                                                               Müslim : 5.c.1599.n 

{ … Rivayet edildiğine göre Rasulullah s.a.v namaz esnasında sakalı ile oynayan birini görmüş ve : Bu zatın kalbi huşu içerisinde olsaydı azaları da huşu içerisinde bulunurdu, buyurmuştur. }

                                                                                                Fethu’l Kadir : 5. 319

İşte bu delillerde açıkça ifade edildiği gibi aza’lar kalbe tabidirler. Dolayısıyla kalbin iyi oluşuyla iyi, kötü oluşuyla da kötü olurlar. Kalb kulluğunu hakkıyla yaparsa organlar da hakkıyla yaparlar, yapmazsa organlarda yapamazlar.

Diğer bir ifadeyle ; Kalb eğer huşu içerisinde olursa azalar da huşu içerisinde olular. Eğer kalb gaflet veya vesvese ile fasit olursa, onun halkı ve askerleri konumunda olan azaların ibadeti de fasit olur…

Bu konuda Allah Rasulü s.a.v bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır : “ Allah, ğaflet içerisindeki bir kalbin duasını kabul etmez “

                                                                                                 Tirmizi : 6.c.3707.n

Değerli Müslümanlar … ! madem ki Allah’u Azze ve Celle namaz’da huşulu olmayı Müslümanların felahına vesile kılmıştır, öyleyse bir müslümanın bu hususa önem vermesi, onu güzel araştırması ve namazda huşuyu yakalamak için nelere dikkat edilmesi lazım, bunların üzerinde ciddi bir şekilde durması gerekir.

BİRİNCİ OLARAK … : Namaz’da huşunun yakalanması için her şeyden önce kişinin, Allah’ın huzurunda olduğunu ve O’nun her an kendisini görüp gözettiğini asla aklından çıkarmamsı gerekir … 

Allah Rasulü s.a.v ashabını, namazda huşulu olmaları için uyarmış ve onlardan bu hususta çok dikkatli davranmalarını istemiştir. Hatta bunu sağlayabilmek için de onlara Cibril Hadisinde bahsedilen ihsan makamını anlatmıştır.

Bildiğiniz gibi Cibril aleyhisselam Allah Rasulü s.a.v’e ; Bana ihsan’dan haber ver, dediğinde Allah Rasulü s.a.v şöyle buyurdular :

“ Allah’ı görüyormuş gibi O’na ibadet etmendir. Her ne kadar sen Allah’ı görmüyorsan da, O mutlaka seni görüyor. “

                                                                                                       Müslim : 1.c.8.n

İşte bu duyguyla hareket eden bir Müslüman, mutlaka namazına dikkat edecektir. Çünkü Allah’ın murakabesinde olduğunu düşünerek kılınan bir namaz, mutlaka huşunun yakalandığı riya’dan, gösterişten uzak bir namaz olacaktır.

İKİNCİ OLARAK … : Namaz’da  huşu’yu yakalamak için en güzel vesilelerden bir tanesi de, okunan Ayet’lerin, Duaların ve Zikirlerin anlamlarını bilmek ve onlar üzerinde düşünmektir...

Değerli kardeşlerim … !
şunu asla unutmamamız gerekir ki, namazın içerisinde okunan Ayet’lerin, duaların ve zikirlerin manasını bilmek ve onların üzerinde tefekkür etmek, kılınan o namazın ruhu ve özüdür. Dolayısıyla bir Müslümanın Allah’a takdim ettiği namazında neler okuduğunu, neler dediğini, Allah’ı nasıl tekbir, tenzih ettiğini ve O büyük zattan neler istediğini bilmesi gerekir.

Müslümanın kılmış olduğu namazından ğafil olması, - diğer bir ifadeyle – namazında ne yapıp ne dediğinin bilincinde ve şuurunda olmaması onun, namazının fesada uğramasına sebeb olacaktır…

Bunun içindir ki Allah’u Azze ve Celle Kerim kitabında, namaz kılıpta namazlarını zayi edenleri veya ondan ğaflet içerisinde bulunanları şiddetle kınamış ve onların sonunun çok kötü olacağını haber vermektedir.

         Rabbimiz Maun ve Meryem surelerinde şöyle buyurmaktadır :

الَّذِينَ هُمْ عَن صَلَاتِهِمْ سَاهُونَ  فَوَيْلٌ لِّلْمُصَلِّينَ

“ Vay o namaz kılanların haline. Ki, onlar namazlarında gaflet içerisindedirler “

                                                                                                           Maun : 4-5.Ay

فَخَلَفَ مِن بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيّاً

“ Onlardan sonra öyle bir nesil geldiki, namazı zayi ettiler ve şehvetlerine uydular. Onlar ğayya vadisini boylayacaklardır. "   Meryem : 59.Ay

Şüphesiz ki namaz kılıpta namazında ne yaptığını ve ne dediğini bilmemek de, namazı zayi etmek ve ondan gafil olmak demektir. Çünkü Ayet’i kerimelerde kullanılan ifadeler bunları da içerisine alan ifadelerdir.

Öyleyse bir Müslümanın felah bulmasına vesile olacak huşulu bir namazı yaklaması için, onun içerisinde okuduğu Kur’an’ın manasını bilmesi gerekir. Dile getirdiği duaların ve zikirlerin manasını bilmesi gerekir.

ÜÇÜNCÜ OLARAK … : Namaz’da  huşuyu yakalamak için en güzel vesilelerden bir tanesi de ölümü hatırlamaktır. İnsan, - tahkim edilmiş kaleler içerisinde dahi olsa -  bir gün mutlaka ölümün kendisini yakalayacağını hatırladıkça, şüphesiz ki namazına biraz daha çeki düzen verecektir.

         İşte bundan dolayıdır ki Allah Rasulü s.a.v bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurur :  

“  Ağızların tadını kesen o ölümü sık sık anın  “

                                                                                                Tirmizi : 4.c.2409.n

Allah Rasulü s.a.v bu hadisi şeriflerinde namaz’da veya namazın dışında diye bir ayırım yapmadığı gibi, bilakis namazın içerisinde ölümü ve ahireti hatırlamanın insanın namazını güzelleştireceğini haber vermektedir.

{ … Allah Rasulü s.a.v yine bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır : Namazınızda ölümü hatırlayın. Muhakkakki kişi namazında ölümü hatırladıkça, onun namazı güzelleşir ...... }

Deylemi Müsned : 1 / 431 – 1855.n - el Albani Hadis Hasen der.

Öyleyse bir Müslümanın felah bulmasına vesile olacak huşulu bir namazı yakalaması için, onu eda ederken ölümü sık sık hatırlaması da güzel vesilelerdendir …

DÖRDÜNCÜ OLARAK … : Huşulu ve şuurlu bir namazı yakalamak için en güzel vesilelerden bir tanesi de, kılınan namazın diğer ibadetleri olumlu veya olumsuz manada etkilediğinin şuurunda olunmasıdır.

Yani, sağlıklı kılınan bir namazın diğer amellerin sağlıklı olmasına vesile olacağı gibi, sağlıksız kılınan bir namazın da diğer amellerin sağlıksız olacağına vesile olacağı  düşüncesi ile insanın namaz kılmasıdır…

{ … Rasulullah s.a.v şöyle buyurdular :  Kulun, kıyamet gününde ilk hesabını vereceği ameli  “ namazıdır “ . Eğer namazından salah bulursa, sair amellerinden de salah bulur. Eğer namazı ifsad olmuş ise, sair amelleri de ifsad olur. }

Taberani Kebir : 10435.n - Ahmed : 4/103 - S.Sahiha : 1358-1748.n - Terğib : 376.n 

İşte insanın bu düşünceyle namaza durması da, mutlaka huşuyu yakalamak için bir vesile olacaktır.

BEŞİNCİ OLARAK … : Namazdaki huşunun tesisi için en güzel vesilelerden bir tanesi de, azaların sukunet ve vakar üzere olmasıdır. Yani her aza, namaz içerisinde kendisine tahsis edilen yeri meşkul ederek orada sukunet üzere olmasıdır.

Baş, kıyam’da kendisini yaradanın önünde büyük bir sukunetle öne eğilmiş, ruku halinde yere yaklaşmış ve secde halinde de yere yapışmış olmalıdır. Tıpkı şu duamızda dediğimiz gibi :

 سَجَدَ وَجْهِيَ لِلَّذِي خَلَقَهُ ، وَشَقَّ سَمْعَهُ وَ بَصَرَهُ بِحَوْلِهِ  و َقُوَّتِهِ 

{  Yüzüm, yaratanına, kudret ve kuvveti ile onda görme ve işitme hassesi verenine secde etti. }

Tirmizi : 1.c.577.n – Ebu Davud : 2.c.1414.n

Göz, kendisine tarif edilen yerle meşkul olmalı ve tilki gibi oraya buraya bakmamalıdır. Onun namaz anında meşkul olacağı yer kıyam’da, ruku’da secde yerine bakmak, Teşehhüd esnasında ise parmağını takip etmektir. 

{ …
Ebu Hureyre r.a dan. Dedi ki : Dostum s.a.v beni üç şeyden nehyetti : Namaz’da tavuk gibi yeri gagalamaktan, - kolları - köpeğin ayaklarını yaydığı gibi yaymaktan ve tilki gibi oraya buraya bakmaktan. }

Ahmed : 2 / 311.8044.n - Ebu Ya’la : 5/30. 2619.n - Beyhaki Süneni Kübra : 2/120 – elbani Terğib : 1.c.555.n

Eller, kıyam’da hiçbir varlığı olmayan bir dilenci edası ile göğüs üzerinde bağlı durmalı… Ruku’da kendisine boyun eymiş, beli bükülmüş aza’ya yardım etmek için dizler üzerinde olmalı... Secde’de yere yapışmış ve teşehhüd’de ise yaradanına diz çöken azaların üzerinde olmalıdır.

Hulasa, her aza büyük bir sukunet ve vakar içerisinde, delillerin belirlediği yerlerde i’tidal ve itmi’nan üzere olmalıdır.  

İbni Hacer r.h :  Fethu’l Bari’de der ki : Alimlerden birisi huşu’yu tarif ederken şöyle demiştir :

“ Huşu, kişinin iç dünyasında var olan manevi bir özelliktir. Bu özellik sayesinde kulun bedeninde - yani azalarında - ibadetin maksat ve tabiatına uygun bir sukunet ve vakar hakim olur. “

Beyhaki de sahih bir senedle Mücahid’in : “ Abdullah İbni Zübeyr namaza durduğu zaman adeta yere çakılmış bir kazık gibi hareketsiz kalırdı “ dediğini nakletmiş ve Ebu Bekir r.a’nun da aynı şekil de namaz kıldığını aktarmıştır.

                                                                                                Fethu’l Bari : 2.c.292.s

İşte ilim ehli bu ve emsali rivayetlerle huşu’nun, azaların kımıldamadan sukunet ve vakar üzere olmasıyla elde edileceğine işaret etmiş ve kişinin davranışları ve görünen hareketleri, iç dünyasının tercümanı ve yansımasıdır demişlerdir.

Ki zaten, konunun baş tarafında zikretmiş olduğumuz delilde de açıkça ifade edildiği gibi organlar kalbe tabidirler. Dolayısıyla kalbin iyi oluşuyla iyi, kötü oluşuyla da kötü olurlar.

ALTINCI OLARAK … : Namaz’da huşu’yu yakalamak için yapılması gereken en güzel vesilelerden bir tanesi de, kalbe doğan vesveselerden Allah’a sığınmaktır.

Çünkü, - biraz önce de ifade edildiği gibi -  Kalbin ibadeti gaflet veya vesvese ile fasit olursa, onun halkı ve askerleri konumunda olan azaların ibadeti de fasit olacaktır. İşte bundan dolayı şeytan, kalbin fesada uğraması için var gücüyle çalışacaktır. Yani, ona vesvese atarak kalbin en güzel ameli olan huşu’yu ortadan kaldırmaya uğraşacaktır.

Öyleyse namaz kılan bir Müslüman, huşu’yu yakalamak veya yakalamış ise onu kaybetmemek için bu hususa da çok dikkat etmeli ve kalbine doğan vesveselerden dolayı da Allah’a sığınmalıdır.

{ … Ebu Hureyre r.a’dan. Allah Rasulü s.a.v  şöyle buyurdu : Namaz için nida edildiği vakit şeytan ezanı işitmemek için arkasını dönüp yellene yellene kaçar. Ezan bitince yine gelir, namaz için kamet edilince yine arkasını dönüp kaçar. Kamet bitince yine gelir ve insan ile nefsi arasına sokulur. Fulan şeyi hatırla, falan şeyi hatırla,diyerek namazdan evvel insanın hiç de aklında olmayan şeyleri hatırına getirir durur. Ta ki insan kaç rekat kıldığını bilmez oluncaya kadar onunla uğraşır. }

                                                                                          Müslim : 2.c.389/19.

" … Osman ibn Ebi’l As r.a dan. Dedim ki : Ya Rasulallah ! şeytan benimle namazım ve kıraatımın arasına perde oldu. Namaz ve kıraatımı karıştırıp beni onlarda şüpheye düşürüyor. Rasulullah s.a.v :

- Bu Hınzeb denilen bir şeytandır. Onu hissettiğin zaman, hemen ondan Allah’a sığın ve sol tarafına üç defa tükür, buyurdu.

" Yani namaz içerisinde bu hal olduğunda kul ; “ auzubillahi mineşşeytanir racim “ der ve üç kere soluna dönerek tü…tü…tü… diye tükürür. "

Osman ibn Ebi’l As dedi ki : Ben bu tavsiyeye uyup bunu yaptım da Allah o şeytanı benden giderdi.

                                                                                              Müslim : 7.c.2203.n

Bununla beraber, Namaz içerisindeki esnemelere de bir müslümanın ( elini ağzına kapatarak ) mani olması gerekir... Çünkü bu da namazın huşusunu bozmak için şeytandan olan bir şeydir. Bundan dolayıdır ki Allah Rasulü s.a.v bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır :

" Esnemek şeytandandır. Binaenaleyh sizden herhangi biriniz esneyeceği zaman gücü yettiği kadar ona mani olsun. "

                                                                                                Müslim : 8.c.2994.n

         Rabbim bizleri gereği gibi namaz kılanlardan eylesin ..

Amin
 

                                                                             Tacuddin el Bayburdi

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol