" ... UNUTMAYINIZ Kİ SAĞLIKLI BİR KUR’AN ANLAYIŞI … ANCAK SÜNNET’LE MÜMKÜNDÜR …
TACUDDİN EL BAYBURDİ

Kur'andaki zina cezası Hür bekarlar ve Cariyeler içindir


Geçmişte olsun günümüzde olsun sık sık yapıldığına tanık olduğumuz arızalardan bir tanesi de, canımızı sıkan … göğsümüzü daraltan … kafamızdaki şablona oturmayan … yada işimize gelmeyen bir hadisle karşılaşıldığı zaman, büyük bir cesaretle ; “ Bu hadis Kur’ana terstir “ … “ Bu hadis uydurmadır “ … veya …  “ bunun aslı yoktur “ diyerek onları safdışı etme arzasıdır.

Bu tip cahilce tavırlar içerisinde olanlar, aslında akibetini tasavvur edemedikleri korkunç bir vebal altına girdikleri gibi, bu anlamda ne Kur’anı anlama usulünü ve nede hadis usulünü bilmedikleri de ortaya çıkmaktadır.


Halbu ki bir habere – kabul veya red cihetiyle – sahih veya zayıf diyebilmek ancak ehli tarafından ilmi bir vukufiyet çerçevesinde mümkündür… Yani ehli hadisin sened ve metin üzerinde ciddi ve titiz bir araştırma neticesinde bir hadis sahih veya zayıf kabul edilir. Ve bu da bilindiği gibi, Kur’an’dan ve Sünnet’ten bir delile dayalı olan kurallar çerçevesinde yapılır.


Bunun haricinde, sadece aklımıza ve kafamıza yatmadığı için bir rivayeti kabul veya reddetme şekli, asla kendisine itibar edilmeyecek cahilane bir tavırdır. Çünkü bu anlamdaki sözler,  ilmi bir isbatı ve dayanağı olmayan şahsi yorum ve görüşlerdir.


Hulasa bu tip cahilane hareketlerin hedefi olan bir çok sahih hadisler olmuştur. İsa a.s’ın nuzulü … Mehdi konusu … Kabir azabı … Deccal konusu … gibi bir çok konular bu mantıkla inkar edildiği gibi, hakkında bir çok sahih hadis olan Recm konusu da aynı şekilde inkar edilmektedir. Ve tabiiki az önce de dediğimiz gibi gerekçe olarakta ; akıllarına ve mantıklarına uymadığı için. Değilse öne sürebilecekleri ilmi bir itirazları söz konusu olmamıştır.


Recm konusuna itirazları, güya bunun Kur’ana ters olduğundan dolayıdır. Halbuki bu konuda Kur’ana hakkıyla vakıf olanlar, kitabımızdaki zina cezasının sadece hür bekarlar ve cariyeler için olduğunu göreceklerdir. Recm cezası ise sünnetle sabittir.


Ve bu manada hiç kimse kalkıpta haşa Allah’ı sorgular gibi ; efendim niye bekarların cezası Kur’an da zikrediliyor da evli veya dulların cezası zikredilmiyor ? diyemez. Çünkü O, yaptığından sorgulanmaz, bizler yaptıklarımızdan sorgulanırız.


Şimdi gelin hep beraber Kur’anın zina cezasını anlatan Ayetlerini dikkatli bir şekilde okuyalım. Okuyalım bakalım ki bu insanların dediği gibi Kur’andaki zina cezası tüm zaniler için mi, yoksa sadece hür bekarlar ve cariyeler için mi.

Rabbimiz kerim kitabında ;

لْمُحْصَنَاتُ مِنَ النِّسَاء إِلاَّ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ كِتَابَ اللّهِ عَلَيْكُمْ وَأُحِلَّ لَكُم مَّا وَرَاء ذَلِكُمْ أَن تَبْتَغُواْ بِأَمْوَالِكُم مُّحْصِنِينَ غَيْرَ مُسَافِحِينَ فَمَا اسْتَمْتَعْتُم بِهِ مِنْهُنَّ فَآتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ فَرِيضَةً وَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا تَرَاضَيْتُم بِهِ مِن بَعْدِ الْفَرِيضَةِ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيماً حَكِيماً

“ Sağ ellerinizin malik olduğu (cariyeler) dışındaki “ muhsan “  ( yani evli ve hür Müslüman ) kadınlar da size haram kılındı. Bunlar, Allah'ın üzerinize yazdığıdır. Bunların dışında kalanı iffetlerini koruyup fuhuşta bulunmamak üzere mallarınızla (mehir vererek) isteyip evlenmeniz size helal kılındı. Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırdığınız mehirlerini verin. Miktarın tesbitinden sonra, karşılıklı hoşnud olduğunuz bir şey konusunda üstünüze bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır. “  Nisa : 24.Ay

وَمَن لَّمْ يَسْتَطِعْ مِنكُمْ طَوْلاً أَن يَنكِحَ الْمُحْصَنَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ فَمِن مِّا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُم مِّن فَتَيَاتِكُمُ الْمُؤْمِنَاتِ وَاللّهُ أَعْلَمُ بِإِيمَانِكُمْ بَعْضُكُم مِّن بَعْضٍ فَانكِحُوهُنَّ بِإِذْنِ أَهْلِهِنَّ وَآتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ مُحْصَنَاتٍ غَيْرَ مُسَافِحَاتٍ وَلاَ مُتَّخِذَاتِ أَخْدَانٍ فَإِذَا أُحْصِنَّ فَإِنْ أَتَيْنَ بِفَاحِشَةٍ فَعَلَيْهِنَّ نِصْفُ مَا عَلَى الْمُحْصَنَاتِ مِنَ الْعَذَابِ ذَلِكَ لِمَنْ خَشِيَ الْعَنَتَ مِنْكُمْ وَأَن تَصْبِرُواْ خَيْرٌ لَّكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

“ İçinizden “ muhsan “  ( yani bekar ve hür Müslüman ) kadınları nikahlamaya güç yetiremeyenler, o zaman sağ  ellerinizin malik olduğu inanmış cariyelerinizden ( alsın). Allah sizin imanınızı en iyi bilendir. Öyleyse onları, fuhuşta bulunmayan, iffetli ve gizlice dostlar edinmemişler olarak velilerinin izniyle nikahlayın. Onlara ücretlerini ( yani mehirlerini ) maruf bir şekilde verin. Evlendikten sonra, fuhuş yapacak olurlarsa, onlara “ muhsan “  ( yani bekar ve hür Müslüman ) kadınlar üzerindeki cezanın yarısını uygulayın. Bu, - yani cariyelerle evlenme izni -   sizden günaha sapmaktan endişe edip korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. “  Nisa : 25.Ay

Burada meselenin daha güzel anlaşılabilmesi için, iki Ayeti kerimede de geçen  
مُحْصَنَاتُ  “ muhsanat “ kelimesinin hangi anlamlara geldiğini çok güzel analiz etmeliyiz

Öncelikle şunu bilmeliyiz ki iki Ayeti kerimede geçen مُحْصَنَاتُ  “ muhsanat “  Yani muhsan kadınlar kelimesi, iki farklı anlamda kullanılmıştır.

24. Ayeti kerimede bu kelime ; “ evli ve hür Müslüman kadın “ anlamındadır. Çünkü Allah’u Teala ;  “ … muhsan kadınlar da size haram kılındı … “  buyurmaktadır.


Muhsan kelimesinin ihtiva ettiği en önemli husustan sadece  “ evli olma “ özelliği, mü’min erkeklerin bu kadınlarla evlenmesinin yasaklanmasına sebebtir.


Şu halde bu Ayette anlatılan kadınların muhsan olma özelliği Müslüman, iffetli ve hür olmaları yanında, “ evli olmaları demektir.


25. Ayeti kerimede geçen مُحْصَنَاتُ  “ muhsanat “ kelimesi ise, - ki aynı Ayette iki defa geçmektedir - yukarıdaki zikri geçen Ayetteki anlamın aksine ; “ bekar ve hür Müslüman kadın “ anlamındadır.


Çünkü Ayeti celile de ;   “ … içinizden muhsan kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse … “  buyrulmaktadır. Demek ki aslolan bu muhsan kadınlarla evlenmektir.

Bu Ayeti celileye göre bir kimse ancak buna güç yetiremez ise, -  yani bekar ve hür Müslüman kadınları nikahlamaya güç yetiremez ise - Ayetin devamında anlatılan yola başvurmalıdır. - yani sağ  ellerinin malik olduğu inanmış cariyelerden alabilirler -

Eğer bu Ayetteki مُحْصَنَاتُ  “ muhsanat “  kelimesine, 24. Ayetteki manayı yükleycek olursak, iki Ayet arasında korkunç bir tezat bulunması ve bir Ayette yasaklanan evlilik şeklinin, hemen arkasından gelen Ayette serbest kılınmış olması gerekecektir ki, Kur’an bu şekildeki bir tezattan münezzehtir.

25.Ayette iki kere geçen مُحْصَنَاتُ  “ muhsanat “  kelimesi  “ bekar hür mü’min kadınlar “ ı anlattığına göre – ki bu gayet açıktır – aynı Ayette zikredilen evli cariyelerin zina cezası da, bu bekar hür mü’min kadınların zina cezasının yarısı olacak demektir. Binaenaleyh Ayetin ifadesi aynen şu demektir ;

“ Cariyeler evlendikten sonra bir fuhuş yaparsalar, onlara bekar hür mü’min kadınların cezasının yarısını uygulayın “


Dolayısiyla ikiye bölünebilecek bir zina suçunun cezası da Nur suresinin 2. Ayetinde zikredildiği gibi 100 sopadır.


Ayetten anlaşılması gereken bir diğer önemli nokta da şudur ; “ … 25. Ayette ikinci olarak zikredilen الْمُحْصَنَاتِ  “ el muhsanati “ kelimesinin başındaki belirlilik takısı olan ال - el “  ahd içindir. Bu da, bu kelime ile kasdedilen kadınların, Ayetin başındaki “ muhsanat “  ile kasdedilen kadınlar olduğunu gösterir.


Ayetin tefsirinde aynı şeyleri söyleyen İbni Kesir’e muracaat edebilir. Yalnız ibn Kesirin çağrı yayınları tarafından Türkçeye çevirisinde  fahiş  bir  hata var  o da ; ( Ayetteki el muhsanat kelimesinin başındaki el takısı ahd içindir ve bunlarda Ayetin başında zikredilen evli kadınlardır ) demesidir.

İbni Kesir : 4.c.1639.s

Bütün bunlardan ortaya çıkan sonuç şudur ;

“ … Nisa suresinin 25. Ayetinde zina yapan cariyelere verilecek ceza, “ bekar hür mü’min kadınlara “ verilecek cezanın yarısıdır. Bu cariyelere verilecek ceza miktarının tesbit edilebilmesi için ise, bekar ve hür mü’min kadınlara zina suçundan dolayı verilen cezanın bilinmesi gerekir. İşte bu ceza da, Nur suresinin ikinci Ayeti celilesinde zikredilen 100 sopa cezasıdır ki, Rabbimiz şöyle buyuruyor :

“ Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüz değnek vurun. Allah’a ve ahiret gününe inananlar iseniz Allah’ın dinini uygulamada sizi, onlara karşı acıma duygusu tutmasın. Müminler bir gurupda onlara yapılan azaba şahit olsun. ”   Nur : 2.Ay


Şu halde … zina eden evli hür mü’min kadın ve erkeklerin cezası nedir ? sorusuna gerek bu Ayetlerden, gerekse Nur suresi 2. Ayetinden cevap bulmamız mümkün değildir.


Bununla beraber evli olanların da bundan suç bakımından daha büyük bir cürüm işlediklerine göre, cezaları da daha büyük olmak zorundadır. İşte bu da, Allah’u Azze ve Celle’nin vahy yoluyla tekrar indirmiş olduğu  “ recm “ cezasıdır. “

{ … Ubedetubnu Samid r.a şöyle dedi. Rasulullah s.a.v şöyle buyurdu : Benden alınız benden alınız. Muhakkak ki Allah zina yapan kadınlar için bir yol tayin etmiştir. Evlenmemiş olan evlenmiş olanla zina ederse bunların her birine yüz değnek ve bir sene sürgün cezası vardır. Evli veya dul olan. Evli veya dul olanla zina ederse bunlara ... Recm cezası vardır. }

Müslim : 5.c / 1690.n

Sözün özü ; Hiç kimse aklına uluhiyet makamı tanıyarak ; “ efendim Kur’anda zikredilen zina cezası bütün zanileri kapsar “ şeklinde cahilane sözler sarfetmemelidir. Sarfedenlere de itibar edilmemelidir.

Kur’anda zikredilen zina cezası, hür ve bekar olan kadınların cezası olduğu gibi, köle ve cariyelerin cezasıdır.


Unutmayınız ki ; Akli izahlar her zaman akli izahlara zemin hazırlar.


Konunun başında da ifade ettiğimiz gibi, evli ve dul kimselere verilmesi gereken zina cezasını - yani recmi - inkar, hep akli yaklaşımlar neticesinde yapılmaktadır... Değilse hiç kimse ilmi bir itiraz şekli ortaya koyamamıştır…

Peki ben de akli bir yaklaşımla Kur’an’daki zina cezası olan 100 sopayı kazma sapıyla zani’nin kafasına vurmaya başlasam ve ; sakın bana karışmayın çünkü Allah ;  Allah’ın dinini uygulamada sakın sizi, onlara karşı acıma duygusu tutmasın demektedir desem, bu şekildeki bir uygulamaya kim ne diyebilir... ?

Hatta itiraz edilipte ; arkadaşım bu ceza ölümün yarısıdır, dolayısıyle sen onu öldüremezsin denilse ve ben de ; tamam arkadaş ölümün yarısı komaya sokmaktır, desem ve adamı komalık etsem buna kimin ne itirazı olacak.


Bununla beraber eğer akıl her konuda ölçüyse, Recm’i kabul edenlerin ve Onu Kur’ana ters görmeyenlerinde akıllı olduklarını asla unutmamak gerekir. Peki şimdi sormak gerekir ; iki tarafta akıllı ama hangi taraf haklı … ? Akıllı olmak konuyu halletmiyor bakın.


Öyleyse gelin hiç kimse itiraz etmeden o aklı yaratan kimse, O’nun kurallarına uygun hareket edelim…


Ve en önemlisi ... : hemen hemen herkes çok iyi bilir ki bu dinin en sağlıklı bir şekilde yaşandığı dönem Asrı saadetti... Öyleyse neden o döneme gitmiyoruz ki ... ? Neden onların zina suçundan dolayı insanları nasıl cezalandırdığına iyi bakmıyoruz ki ... ? Neden bu işi akıl yoluyla değil de nakil yoluyla halletmiyoruz ki ... ? Ve en önemlisi neden Nakillerin sağlıklı olup olmadığı konusunda ( Kur'ani bir emir olmasına rağmen )  işi ehline vermiyoruz ki ... ? Ve neden konuyla ilgili ilmi irfanı olmayan kimselerin sözleriyle hareket ediyoruz ki ... ?

Unutmayınız ki ; Nalbantın işi kuyumcuya götürülmez… Sarrafın işi demirciye götürülmez … Doktorun işi de berbere götürülmez…

Öyleyse konu Ayet ve hadis ise, bu işi ilim ehline götürmek mecburiyetindeyiz... Konu Hadis ise, veya onun sıhhati konusu ise, bu işi yine ehl’i hadise götürmeliyiz …

 

                                    Tacuddin el Bayburdi

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol