" ... UNUTMAYINIZ Kİ SAĞLIKLI BİR KUR’AN ANLAYIŞI … ANCAK SÜNNET’LE MÜMKÜNDÜR …
TACUDDİN EL BAYBURDİ

Allah'ın indirdikleri ile hükmetmek


Değerli kardeşlerim … !
hiç şüphesiz ki insanlığın yaradılış gayesi, hiçbir ortak tanımadan sadece ve sadece Allah’a itaat etmeleri, O’na boyun eğmeleri içindir...

Bu kulluğun hakkıyla gerçekleşmesi için ise, O’nu göndermiş olduğu nizamına kayıtsız şartsız uymakla başlar…

        Rabbimiz kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :

اتَّبِعُواْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ وَلاَ تَتَّبِعُواْ مِن دُونِهِ أَوْلِيَاء قَلِيلاً مَّا تَذَكَّرُونَ

“ Ey insanlar ! Rabbinizden size indirilene uyun. Ondan başka dostlar edinip de onlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz. “    A’raf : 3.Ay.

  إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ أَمَرَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ

“ ….. Hüküm yalnız Allah’ındır. O yalnız kendisine ibadet etmenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din - ve hayat nizamı - budur. Ama insanların çoğu bunu bilmezler. “   Yusuf : 40.Ay.

“ Onlar Allah’ın indirdiğinden başka bir nizam mı arıyorlar ? Halbuki göklerde ve yerde ne varsa hepsi ister istemez O’na boyun eğmiştir. Ve bir gün O’na döndürülüp götürüleceklerdir. “   Ali İmran : 83.Ay

Alah’u Teala, bu ve bunun gibi daha bir çok Ayet’i Celilesinde gerçek hüküm sahibinin, en mükemmel kanun ve nizam sahibinin sadece ve sadece kendisinin olduğunu belirterek, insanların kendisinden inen hükümlere tabi olmalarını emretmiştir…       

Çünkü yaratmış olduğu mahlukatını O’ndan daha iyi hiç kimse hakkıyla tanıyamaz … Ve yine O, insanların mutlulukları için en adil, en hayırlı ve en mükemmel  kanun ve nizamın ne olduğunu da  en iyi bilendir…


Öyleyse ey insanlar ... !
Rabbinizin  sizler için indirdiği mesajına kulak verin ve Aranızda onunla hükmedin…

Eğer bu mesaja kulak vermeyip Allah’ın indirdiği ile hükmetmez iseniz, O'nun indinde ya kafir, ya zalim, ya da fasık hükmünü giyeceksinizdir…


Çünkü Allah’u Azze ve Celle bu konuda kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :

" Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet ve sana gelen haktan sonra  onların heva ve arzularına uyma. "    Maide : 48.Ay.                                                                                                              

وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأ ُوْلَـئِكَ هُمُ لْكَافِرُونَ …..”  

" … Her kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendisidirler. "

     وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ  

" … Her kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendisidirler. "

  وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ   

" … Her kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fasıkların ta kendisidirler. "    Maide : 44-45-47.Ay.

       Ayetlerin açık ifadelerinden de anlaşıldığı gibi her kim olursa olsun, Allah’ın indirmiş olduğu hükümlerle hükmetme mecburiyetindedir…

Şayet Allah’ın indirdiği bu gerçeklerle hükmetmez ise o kimse - Ayet’lerde ifade edildiği gibi - ya kafir, ya zalim, ya da fasık hükmünü giyecektir…

Çünkü Allah’u Azze ve Celle  bu Ayetlerde indirdiği ile hükmetmeyenleri üç sınıfa ayırmıştır…  kafir, zalim, fasık … Dolayısıyla bir kimsenin, şeriattaki  Allah’ın indirdiği hükümlerden yan çizerek işleyeceği cürme göre bu üç kalıptan birisine gireceği asla unutulmamalıdır...

Ve burada bilinmesi gereken en önemli husulardan birisi de şu ki ; insanın hangi cürmü işlediğinde kafir olacağını, hangi cürmü işlediğinde zalim olacağını veya hangi cürmü işlediğinde de fasık olacağını yine Allah’ın başka bir hükmü belirler… Yani bu konuda da hükmün sahibi sadece ve sadece Allah’tır… 

Çünkü kendisininde buyurduğu gibi :

“ ……  إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ  َ …. “   

“ …. hüküm yalnız Allah’ındır …. “

        Değerli kardeşlerim ... ! unutmayalım ki inananların anlamada zorluk çektikleri noktalardan bir tanesi de bu konudur.

Şöyle ki ; insanların kısmı azamı bu Ayet’i Celileleri okuduktan sonra, bunların sadece belirli bir takım insanları ilgilendiren, veya belli başlı bir kesimden bahseden Ayetler olduğunu zannederler... Yani bu Ayet’lerin sadece devlet idarecilerini, kadıları, hakimleri veya savcıları ilgilendiren Ayetler olduğu inancına sahiptirler… Dolayısiyla onlara göre sadece bu sınıftan sayılan insanlar eğer Allah’ın indirdiği ile hükmetmez iseler kafir, zalim veya fasık konumuna girerler … 

Halbu ki böyle bir anlayış çok yanlış, batıl ve kısır bir anlayıştır… Çünkü - ileri ki sayfalarımızda da izah edeceğimiz gibi - Her insan Allah’ın indirdiklerine ittiba etme, onlara uyma ve onlarla hükmetme mecburiyetindedir… Sadece idareciler değil …

Öyleyse bu konuda sözü daha fazla uzatmadan, bu konuyu nasıl anlamalıyız …  konu ile alakalı önemli noktalar nelerdir …  onları tesbit edip ve o noktaları güzelce anlamamız gerekir.

Çünkü bu mesele hakkıyla anlaşılamadığından dolayı, gerek geçmişte olsun ve gerekse zamanımızda olsun bir çok insanın haddini aştığı ve birbirlerini yerli yersiz tenkit ettikleri görülmektedir… Tıpkı tarihte haricilerin yaptığı gibi, eline bu tip bir iki Ayet alan kimselerin cahilce birbirlerini alel ıtlak tekfir ettikleri gibi. 

O halde aynı arıza içerisinde vuku bulmamamız için, veya da eğer bu konuda arızalarımız varsa, onların izalesi için bu meseleyi güzelce öğrenmemiz, anlamamız ve bu konudaki sıkıntılardan kurtulmamız gerekir.

Ey müslüman ... ! Unutmaki bu konuyu hakkıyla anlamamız ve kavramamız için, şu dört noktanın üzerinde ciddiyetle durulması gerekir ;

= Birincisi  :  Allah’u Teala neyi indirmiştir… Yani Allah’ın indirdiği derken ne anlamamız gerekir… ?

= İkincisi    :  Hakem denilince anlaşılması gereken kimler olmalıdır… Yani sadece az önce sayılan kişiler-kimseler mi hakem, yoksa bunun daha geniş bir anlamı var mıdır... ?

=  Üçüncüsü   :  Hakem hükmedeceği zaman neyle hükmedecektir… ?

= Dördüncüsü  : Hakem Allah’ın indirdiği hangi mesele ile hükmetmediği zaman kafir olur, hangi mesele ile hükmetmediği zaman zalim olur ve hangi mesele ile hükmetmediği zaman da fasık olur, bunun tesbiti…

1 = ALLAH  C.C  NEYİ  İNDİRMİŞTİR ...

        Değerli kardeşlerim ... ! bu konunun sıhhatli bir şekilde anlaşılması için birinci olarak öğrenilmesi gereken husus, Allah’ın neyi indirdiği hususudur.

       Ve bu konuda kafamıza yazacağımız ilk şey ; Allah'ın iki şey indirdiğidir. Bunlardan birinin adı kitap, ikincisinin adı da hikmet’tir.

Rabbimiz buyuruyor ki :

" … Allah sana Kitabı ve Hikmeti indirdi. Ve bununla sana bilmediğin şeyleri öğretti. Allah’ın senin üzerindeki fazlu keremi çok büyüktür. "  Nisa : 113.Ay. 

" Nitekim kendi içinizden size Ayet’lerimizi okuyan, sizi arındıran, size Kitabı, Hikmeti  ve bilmediğiniz şeyleri öğreten bir Rasul gönderdik. "  Bakara : 151.Ay. 

" ... Allah'ın Ayetlerini eğlence edinmeyin. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği Kitabı ve Hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah herşeyi hakkıyla bilendir. "   Bakara : 231.Ay.   

Zikredilen bu Ayeti kerimelerde açıkça ifade ediliyor ki ; Allah’u Azze ve Celle, insanların öğüt almaları için onlara okuyacakları ve tabi olacakları iki şey indirmiştir… Bunlardan birinin adı Kitap, diğerinin adı ise Hikmet’tir…   

Elbette ki burada anlatılan Kitaptan kasıt Kur’an, Hikmet’ten kasıt da Sünnet’tir … Ehl’i Sünnet arasında bu konuda herhangi bir ihtilaf yoktur … Ama bazı hadis inkarcısı asabi ruhlar, buradaki Hikmetten kasıt ; anlayıştır, diyerek ehl’i sünnete muhalefet etmişlerdir … 

Meselenin daha sıhhatli bir şekilde anlaşılması için Ayetlerde zikredilen Hikmet ibaresini ele almamız gerekir … Çünkü konunun anlaşılması açısından Hikmet ifadesinin anlamı çok önemlidir… Hatta böyle yaparsak ehl’i sünnetin bu konuda ne kadar haklı olduğunu da anlamış oluruz … 

HİKMET’İN  SIFATLARI …

        Rabbimiz bir Ayet’i celilesinde şöyle buyurmaktadır : 

" Nitekim size, kendi içinizden Ayet’lerimizi okuyan, sizi arındıran, size kitap ve hikmeti öğreterek bilmediklerinizi talim ettiren bir peygamber gönderdik “       Bakara : 151 – Ali İmran  : 164 . Ay.

Bu Ayeti kerimede kitapla beraber indirilen hikmetin, öğretilen ve talim ettirilen bir vasfı olduğu gayet açık bir şekilde anlatılmaktadır. 

Yanı, Kur'an nasıl insanlara öğretilip ta'lim ettirilmiş ise, İndirilen Hikmet de aynen insanlara öğretilip ve talim ettirilmiştir.

        Yine bir Ayet’i celile de şöyle buyrulmaktadır :

وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلَى فِي بُيُوتِكُنَّ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ وَالْحِكْمَةِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ لَطِيفاً خَبِيراً

" Sizin evlerinizde okunan Allah'ın ayetlerini ve bir de hikmeti hatırlayın. Şüphesiz ki Allah, latiftir, habir'dir. "   Ahzab : 34.Ay.

         Bu Ayet'i kerimede de görüldüğü gibi. indirilen öğretilen ve ta'lim ettirilen hikmet'in vasıflarından birisi de, okunmasıdır. 

“ … Katade r.a der ki : Evlerinizde okunup duran Allah’ın Ayet’lerini ve hikmeti hatırlayın “ kavlindeki Allah’ın Ayet’leri Kur’an, Hikmet ise Sünnet’tir. “

 BUHARİ : 10.C.4668.S

         Allah Resulü s.a.v in şu hadisi şerifleri de göz önünde  bulundurulur ise, Hikmet'in, tabi olunması için Allah'tan resulüne vahyedilen şeriatın bir bölümü olduğu yine gayet açık bir şekilde anlaşılmış olacaktır.                               

“ … Resulullah s.a.v buyurdular ki  : Dikkat edin ! Bana Kur'an ve bir de misli verildi … “ 

                                                                                                              EBU DAVUD : 5.C. 4604 . N

{ … Ebu Hureyre r.a dan.Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Size, sarıldığınız müddetçe asla sapıtmayacağınız iki şey bıraktım. Biri, Allah’ın Kitabı, diğeri ise benim sünnetim. Bunlar havz’ın başında yanıma gelinceye kadar birbirlerinden ayrılmayacaklardır. }

MÜSTEDREK : 1.C.193.S - DARE KUTNİ : 3.C.4525.N

Ayet ve hadislerin açık ifadelerinden de anlaşıldığı gibi, Allah'ın kullarına tabi olmaları için indirdiği şeriat, Resulün Allah'tan alarak insanlara öğrettiği, okuttuğu, talim ettirdiği ve sarılmalarını emrettiği kitap ve sünnet'ten ibarettir.

Dolayısiyle konunun bu bölümüyle alakalı söylenecek son söz, Allah’u Azze ve Celle insanlara uymaları için Kur’an’ı ve bir de Sünnet’i  indirmiştir.

Binaenaley “ Allah’ın indirdikleri “ denilince akla hemen “ Kur’an ve Sünnet “ gelmelidir.

         Eğer mevzunun bu bölümü anlaşıldı ise, şimdi de ikinci önemli nokta olan, hakem denilince aklımıza kimler gelmelidir. 

2 = HAKEM  DENİLİNCE  AKLA  KİMLER  GELMELİDİR ... ?

Değerli Müslümanlar... ! Hakim derken, - az önce de zikrettiğimiz gibi - akla sadece devlet idarecileri, savcılar veya Kadı’lar falan gelmemelidir.  

Bilinmesi gerekir ki, zikredilen bu sınıf insanlarla beraber her ferd bir hakem konumundadır.

Şöyle ki, her insan en azından nefsi üzerinde bir hakimdir. Ona sahip çıkması, onu terbiye etmesi, onun isyan etmesine mani olması en azından onun görevidir. Ve bundan da sorumludur.

İkinci basamağa çıktığımızda insan, Ailesi üzerinde bir hakim konumundadır ve onlardan sorumludur. Onlara sahip çıkması, onları terbiye etmesi ve onların isyan etmesine mani olması en azından aile reisinin bir görevidir.

Kadın da aynen hakem konumunda olan bir mükelleftir. O da nefsi üzerinde hakem olduğu gibi, kocası evden ayrıldığı zaman evi  ve çocuklarının üzerinde bir hakim konumundadır.

Allah Resulü s.a.v’in bir hadislerinde buyurduğ gibi :

“ Haberiniz olsun ki her birerleriniz birer çobandır ve her biriniz idaresi altındakilerden sorumludur. İnsanlar üzerinde emir bulunan bir kimse bir çobandır ve güttüklerinden sorumludur. Erkek, ev halkı üzerinde bir çobandır ve güttüklerinden sorumludur. Kadın, kocasının evi ve çocukları üzerinde bir güdücüdür ve oda güttüklerinden sorumludur. Hizmetçi, Efendisinin malı üzerinde bir güdücüdür o da onlardan sorumludur. Haberiniz olsun, her biriniz birer çobandır ve her biriniz güttüklerinden sorumludur. “

 BUHARİ : 15.C.6987.S - MÜSLİM : 6.C.1829.N

Değerli kardeşlerim ... ! bu hadiste anlatıldığı gibi din nazarında insanlar ya güdücü ya da güdülen konumundadır. Diğer bir ifadeyle, her insan ya idareci ya da idare edilen bir konumdadır... Yani her fert bir bakımdan hükmeden, başka bir bakımdan  ise hükmedilen konumundadır.

Çevremize baktığımızda da bunu görmemiz mümkündür. Çünkü cemiyeti oluşturan her fert, ya kendi zatına karşı, ya başkasının zatına karşı, ya da kendi malına veya başkalarının malına karşı bir güdücüdür... Dolayısiyle bu anlamda bir hakem, bir çobandır. Ve bunlardan da sorumludur.

0 halde bu konuda da anlaşılması ve anlatılması gereken şey, hakem denildiği zaman, her fert bunun içerisine girmektedir.   

3 = HAKEM  NEYLE  HÜKMEDECEKTİR

Konuyla alakalı anlaşılması gereken üçüncü önemli nokta ise, hakem’in neyle hükmedeceği hususudur. İşte mevzunun can alıcı noktası burasıdır desek inanın bubalağa etmiş olmayız.

Çünkü meselenin bu yönü, inanaların bir çoğunun cahil kaldıkları bir husustur. Onun içindir ki biz, mevzunun bu yönünü dikkatli bir şekilde ele almayı, dinleyenlerin ise dikkatli bir şekilde dinlemelerini ve kafalarına yerleştirmelerini arzu ediyoruz.

Ve ayrıyeten bu konuyu başkalarına anlatırken de, yine aynı hassasiyeti göstermelerini önemli görmekteyiz. Zira - biraz önce de ifade ettiğimiz gibi - konunun en can alıcı noktası burasıdır.

Değerli kardeşlerim ... ! Hakimin neyle hükmedeceği konusuna gelince,  burada mevzunun başında zikretmiş olduğumuz Ayet’i kerimeler devreye girmekte ve hakemin Allah’ın indirdiği ile hükmetmesi gerektiği bizlere anlatılmaktadır.

وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ لْكَافِرُونَ 

" .... Her kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendisidirler. "

وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ

" .... Her kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendisidirler. "

 …….” وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

" ….. Her kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fasıkların ta kendisidirler. "   Maide : 44.45.47.Ay. 

“ Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm vermek Allah’a aittir… “  Şura : 10.Ay. 

“ ... Allah Resulü s.a.v ise bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmakta : Bir kavim Allah’ın indirdiğinden başka bir şeyle hüküm verirse, Bu insanların felaketleri kendi aralarında  - ve kendi elleriyle - meydana gelir.“    İbni Mace : 10.c.4019.n

         Zikri geçen Ayet ve hadiste de anlatıldığı gibi, hakim kim olursa olsun Allah’ın indirdiği ile hükmetme mecburiyetindedir. İster bir idareci, ister bir kadı, ister bir savcı, ister her hangi bir fert olsun - ki bunların hepsi de hakem konumundadır -  İslam adına hükmedecekleri zaman Allah’ın indirdiği - Kur’an ve Sünnet - ile hükmetme mecburiyetindedirler.

Hatta ve hatta Allah’ın Resulü s.a.v bile, din adına hükmettiği zaman, Allah’ın indirdiği ile hükmetmiştir. Çünkü hüküm yalnız Allah’ındır. O’ndan başka hüküm sahibi olamaz.

         Rabbimiz bu konuda şöyle buyurmaktadır : 

“ Öyleyse onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet ve sana gelen haktan sonra  onların heva ve arzularına uyma. "     Maide : 48.Ay.  

“ Biz sana kitabı hak ile indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği şekilde hüküm veresin……… “     Nisa : 105.Ay.

          Görüldüğü gibi, hakem kim olursa olsun, Allah'ın indirdiği ile hükmetmelidir. Hatta bir peygamber dahi olsa, Allah’ın indirdiği ile hükmetme mecburiyetindedir.

A = İNSANIN  KENDİ  NEFSİ  ÜZERİNDEKİ  HAKEMLİĞİ ...

Meselenin daha güzel anlaşılması açısından, İnsanın kendi nefsi üzerindeki hakemliğinden şöyle bahsedebliriz ; 

İnsan Rabbisinden indirilen hakkı bildikten ve gördükten sonra, onunla nefsinin hakimi olması demektir. Yani, şeytan ve nefsi ona devamlı çirkin şeyleri yapmasını emrettiği   halde o, Şeytanın ve nefsinin emrettiği bu çirkin şeylerle değil de, Allah’ın indirdiği Kur’an ve Sünnet ile nefsinde hükmetmesi gerekir. İşte onun bu hali, Allah’ın indirdiği ile hükmetmesi demektir.

Diğer bir ifadeyle şöyle de diyebiliriz ; Rabbisi ona Kur’an ve Sünnet’te içki içme, faiz yeme, zinaya yaklaşma, yalan söyleme diye bir takım hükümler vazetmiştir. O, nefsinin hakemi olarak bu çirkin şeylerden uzak durması gerekir.

Ve yine Rabbisi ona Kur’an ve Sünnet’te namaz kıl, zekat ver, oruç tut Hacc’ ca git, diye bir takım hükümler vazetmiştir. O, nefsinin bir hakemi olarak bu  hükümlerle amel etmesi - diğer bir ifadeyle - bu hükümlerle nefsinde hükmetmesi gerekir. İşte insanın nefsi üzerinde Allah’ın indirdikleri ile hükmetmesi bu demektir.

B = İNSANIN  AİLESİ  ÜZERİNDEKİ HAKEMLİĞİ ...

İkinci merhale olarak ;  insanın ailesi üzerindeki hakemliği demek ; evinde hanımını, çoluğunu çocuğunu Allah’ın indirdiği Kur’an ve Sünnet’e göre yönlendirmesi demektir. Yani, Allah’ın Kur’an ve Sünnet’te emrettiği ve nehyettiği hükümleri, kendilerinden sorumlu olduğu o aile fertlerine tatbik ettirmesi demektir.

Daha muşahhas  ifadelerle denilecek olursa ; Allah c.c ailesini namaz kılmakla mükellef tutmuş ise, ona evinde namaz kıldırması, onun kapanmasını emretmiş ise, onu tesettür içerisine sokması, Kur’an ve Sünnet’le onlar üzerinde hükmetmesi demektir.

Eğer itaat etmiyor ise, Rabbisinin şu Ayeti gereği önce ona öğüt vermesi, sonra yatağını ayırması, daha da olmadı onu dövmesi, Allah’ın indirdiği hüküm ile onun üzerinde hükmetmesi demektir.

“ … itaatsizliklerinden korktuğunuz kadınlara - önce - öğüt verin, - sonra onları - yataklarda yalnız bırakın, - bu da yetmezse onları - dövün. Eğer size itaat ederlerse artık aleyhlerinde bir yol aramayın. Doğrusu Allah yücedir, büyüktür. “   Nisa : 34.Ay. 

Bununla beraber bilinçli bir şekilde şirk koşuyor veya  namaz kılmıyor ise, Rabbisinin şu Ayeti gereği onu boşaması, ondan ayrılması, Allah’ın indirdiği ile onun üzerinde hükmetmesi demektir. 

“ ……. Kafir kadınları nikahınızda tutmayın…… Bu Allah’ın hükmüdür ; aranızda O hükmeder……… “    Mümtehine  : 10.Ay.

Çocuklarına yedi yaşında - alt yapılarının oluşması açısından - namazı emretmesi, on yaşına vardıklarında kılmaz iseler onları dövmesi ve onların ahlaklı bir şekilde yetişmesi için çaba göstermesi, Allah’ın indirdiği hükümler ile onların üzerinde hükmetmesi demektir…  

Çünkü Allah’u azze ve celle şöyle buyurmaktadır :

“ Ey iman edenler ! Kendinizi ve ev halkını, yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyun. Çünkü o cehennemin başında çok katı, şiddetli ve Allah’ın kendilerine emrettiklerini harfiyen yerine getirip O’na karşı gelmeyen melekler vardır. "    Tahrim :  6.Ay.

“ … Allah resulü s.a.v ise şöyle buyuruyor  : Çocuklarınıza yedi yaşında namazı emredin, on yaşına geldiklerinde kılmazlarsa onları dövün ..... “ 

                                                                                   Ebu Davud : 1.c.494.n 

“ … Yine bir hadisi şeriflerinde Allah Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Bir baba, çocuğuna güzel ahlaktan daha iyi bir şey vermemiştir. “   

                                                             Beyhaki Şuabu'l İman : 6.399-8653.n -  Mecmau'z Zevaid :  8 . 159. 

İşte bunlar, aile reisinin çoluk çocuğu üzerinde Allah’ın indirdiği ile hükmetmesi demektir.

C = İNSANIN  İDARESİ  ALTINDAKİLERİ  ÜZERİNDEKİ  HAKEMLİĞİ ...

İnsanın ev halkı dışındaki idaresi altındakiler ile alakalı sorumluluğuna gelince, şüphesizki onları da Allah’ın indirdiği nizama uygun olarak idare etmesi gerekir…

Yani onları, Kur’an ve Sünnet çizgisinde sevk ve idare etmesi gerekir. Kendisine sorulan sorulara Allah’ın indirdiği Kur’an ve Sünnet çerçevesinde cevap vermesi, onlara zulmetmemesi, haklarını koruyup kollaması ve onlardan gelecek sıkıntılı durumlara göğüs gerip sabretmesi gerekir.

İşte bu şekildeki hareket, insanın idaresi altındakiler üzerinde Allah’ın indirdiği ile hükmetmesi demektir.

4 = ALLAH’IN  İNDİRDİĞİ  İLE  HÜKMETMEYENLER

Allah’ın  indirdiği ile hükmetmeyenlerin durumuna gelince bunun ;  biraz önceki zikredilen Ayet’lerde de bildirildiği gibi insanı ya kafir, ya zalim, ya da fasık yapacağı açık bir gerçektir.

Daha açık bir ifadeyele ; Her kim Allah’ın indirdiği Kur’ana ve Sünnet’e uygun hareket etmez ise, artık o kimse yan çizdiği cürme göre ya kafir, ya zalim ya da fasık konumuna girecektir. 

Çünkü AlIah’u Azze ve Celle burada kendi indirdiği hükümlerle hükmetmeyenleri üç sınıfa ayırmaktadır. Kafir, zalim, fasık.

Konunun bu bölümü ile alakalı bazı noktalara değinecek olursak inşaallah yararlı olacaktır. Çünkü, zamanımızdaki bazı asabi ruhlar ve insafsız cemaatler bu konu da korkunç bir hata içerisindedirler.

Çünkü bu insanlar Allah’ın indirdiği herhangi bir hükümle dahi olsa hükmetmeyenlerin, bundan yan çizenlerin Kafir olduklarını öne sürmektedirler.

Bununla beraber bu kimselerin konuyla alakalı yanlışlıklarından bir diğeri de, Kur’an’da zikredilen bu kavramların - Yani, Kafir, Zalim, Fasık kavramlarının - hepsinin aynı manada kullanıldığını, dolayısı ile bu Ayet’lerin hepsinin aynı manaya delalet ettiğini savunmalarıdır.

Halbu ki bu şekildeki bir anlayış birkaç yönden batıldır ve mahzurludur. Çünkü Allah’u teala, indirdiği hükümlerle hükmetmeyenleri üç sınıfa ayırırken, bunlar tek sınıftan bahsederler. Dolayısıyla burada  kelimelere murad edilmeyen manalar yüklerler.

Halbu ki İslami her hükmün terki insanı dinden çıkarmaz. Diğer bir ifadeyle ;  yerine getirilmeyen her hüküm insanı kafir yapmaz. Eğer bu iddia sahiplerinin dediğini kabul edersek, her günahtan dolayı insanları tekfir etme arızası ortaya çıkacakdır.

Halbuki konuyla alakalı Ayet’lerin hepsini bir arada incelediğiniz zaman, bu kelimelerin farklı farklı anlamlarının olduğu bizlere anlatılmaktadır.  

Onların bu konuda yanıldıkları husus, Allah'u Azze ve Celle'nin kafir ve müşrikler için de zalim ve fasık ifadelerini kullanmasıdır.

Biz burada öncelikle şunun anlaşılmasını istiyoruz ; Evet Allah’u azze ve celle kafir ve müşrikler için de, zalim ve fasık ifadelerini kullanır.

“ …. Kafirler zalimlerin ta kendileridirler ….. “   “ …. Kafirler fasıkların ta kendileridirler …. “  gibi.     Bakara : 254.Ay.

Ama dikkat ederseniz hiçbir zaman ; fasıklar kafirlerin ta kendileridir  veya  zalimler kafirlerin ta kendileridir, diye bir ifade kullanmaz… Neden ? 

Çünkü her kafir zalimdir, ama her zalim kafir değildir. Ve yine her kafir fasıktır, ama her fasık kafir değildir. Dolayısıyla bu ifadeler Kur’anı kerimde ayrı ayrı anlamlarda kullanılmıştır.

Örneğin islam’da mükellefe yönelik öyle emir ve nehiy babından hükümler vardır ki, insan bu hükümlerle hükmetmediği zaman kafir vasfına girer.

Mesela itikadi bir hüküm olarak zikredilen her hangi bir meseleyi askıya almak, onunla nefsinde hükmetmemek insanı kafir sınıfına sokar.

Fayda ve zararın, hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu ifade eden Ayet ve hadislere rağmen hala bir insan, bir şeylerin fayda ve zarar vereceğine veya hayrı ve şerri dokunacağına inanırsa, o kimse kafir vasfını giyer.

Namaz gibi  bir hükümle emrolunmasına rağmen, nefsinde Allah’ın indirdiği bu hükümle bilerek hükmetmemeyişi, onu kafir sınıfına sokar.

Çünkü bahsi edilen bu hükümlerle hükmetmeyenlerin kafir olacağını Allah c.c bildirmektedir.

Ve yine islam’da mükellefe yönelik öyle emir ve nehiy babından hükümler vardır ki, insan bu hükümlerle hükmetmediği zaman fasık hükmünü giyer.

Örneğin uzak durulmasını emreden yalan, içki, zina, kumar veya faizle alakalı Kur’ani ve Sünnet’i hükümlerle hükmetmeyenler fasık konumuna girerler.

       Yani, bunların islami birer hüküm olduğunu kabul edipte - ki zaten inkarı küfürdür - o hükümlerle nefislerinde hükmetmeyenler fasıkların ta kendileridirler. Çünkü bu tavır Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmemek demektir.

Yine aynı şekilde, başkalarının dedikodusunu yapmayı, birilerine hoşlanmadıkları lakaplar takmayı, insanları hakir görmeyi veya onlara iftirada bulunmayı yasaklayan Kur’an’ın ve Sünnet’in hükümleri ile hükmetmeyenler, fasıkların ta kendileridirler.

Rabbimiz buyuruyor :

“ Ey insanlar ! bir topluluk başka bir toplulukla alay etmesin… Birbirinizde kusur aramayın ; birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İnandıktan sonra fısk adı ne kötüdür .....  “  Hucurat : 11.Ay. 

İşte örneğini verdiğimiz bu ve emsali deliller, islami bazı hükümlerle hükmetmeyenlerin fasıklığını gerektiren bir durum olduğunu bizlere anlatmaktadır. 

Zalim olma hususunda da durum aynıdır. Yani islami bir çok hükümler vardır ki, insan bu hükümlerle hükmetmediği zaman zalimlik yapmış olur.

Örneğin insanın kendi nefsine zulmetmesi haramdır…Karısına, çoluğuna çocuğuna zulmetmesi haramdır... Veya etrafındaki diğer insanlara zulmetmesi haramdır. Çünkü bunlar Kur’an’ın ve Sünnet’in haram kıldığı şeylerdir. Dolayısıyla Allah’ın indirdiği bu hükümlerle hükmetmeyenler zalimlik yapmış olurlar.

Hatırlayacağınız gibi Allah Resulü s.a.v bir hadisi kutsi de Allah’u Azze ve Celle’nin şöyle buyurduğunu bildirmektedir :

" Ben zulmü kendi nefsime haram kıldım, onu sizin aranızda da haram kılıyorum. "      Müslim : 8.c.2577.n

Ve yine Allah Resulü s.a.v şöyle buyurur :

“  Müslüman müslümana zulmetmez “       Buhari : 15.c.6822.s 

“ Müslüman, elinden ve dilinden bir başkasının emin olduğu kimsedir. “

Buhari : 1.c.167.s

İşte bu ve emsali hükümler gereği insan, bunlara uygun hareket etmesi gerekir. Çünkü bunların hepsi Allah’ın indirdiği hükümlerdir. Dolayısiyle kim bunlarla hükmetmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridirler. 

Sigara içer, nefsine zulmeder. Çünkü bununla bedenine zarar veriyor, onu kirletiyor, ona eziyet ediyor. Ve bu çirkin fiiliyle etrafındaki insanlara da zarar veriyor.

Ve yine insanları döver, onlara söver, eliyle diliyle onlara zulmeder.. Halbuki İslam bunları yasaklamış ve adına da zulüm demiştir. Öyleyse Müslüman başkalarına zulmetmeyecektir.

Hulasa değerli Müslümanlar sözün özü : İnsan Allah’ın indirdiği Kur’an ve Sünnete göre hareket etme mecburiyetindedirler. Çünkü O’nun hükümleri bu iki kaynağın içerisinde zikredilmektedir.

Dolayısıyla bir kul olarak İnsan, onlarla gerek nefsinde ve gerek se başkaları arasında hükmetme mecburiyetindedir. Şayet buna muhalefet ederse - yani bu hükümlerle hükmetmez ise - yan çizdiği meseleye göre zikri geçen bu üç kalıptan birisine girecektir.

Rabbimden niyazım ; bizleri, indirmiş olduğu Kur’an ve Sünnet’teki hükümler doğrultusunda hareket eden kullarından eylesin.

                                                                                                Amin

                                  Vel hamdu lillahi rabbil alemin

 

                                                         Tacuddin el Bayburdi

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol