" ... UNUTMAYINIZ Kİ SAĞLIKLI BİR KUR’AN ANLAYIŞI … ANCAK SÜNNET’LE MÜMKÜNDÜR …
TACUDDİN EL BAYBURDİ

Sünnet Vahy'dir


Değerli kardeşlerim … ! şunu asla unutmayınız ki Allah'ın dini İslam, her devirde insanlara iki ana kaynaktan gelmiştir… Bunların birincisi Allah'ın Kitabları, ikincisi ise Rasullerinin Sünnetidir...

Kitap ve Sünnet olarak, iki kaynak adı altında zikredilen İslam'ın tümü Vahiy cümlesindendir… Allah’u Teala’nın Muhammed Mustafa’ya indirdiği Vahy de Kitap ve Sünnettir … Yani, Kur’an Allah'tan inen vahy olduğu gibi, Sünnet de aynen Allah'tan inen vahy cümlesindendir.


Bunu reddedenlere sormak gerekir : Sünnet nasıl vahy olarak kabul edilmesin ki  ? ... 
Bakınız Allah'u Azze ve Celle Kerim kitabında ne buyuruyor:

وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى   إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى

" O kendi hevasından konuşmaz. Onun konuşmaları kendisine ilka edilen vahy’den başka bir şey değildir. "  Necm : 3.4.Ay.

Bu ayeti kerime açıkça ifade ediyorki  Rasulullah s.a.v'in şeriatla alakalı bütün konuşmaları vahye dayalıdır… Çünkü O, kendi heva ve arzusundan şeriatla ilgili bir şeyler konuşma yetkisine sahip değildir..

         Ve yine bir ayeti kelimesinde Rabbimiz şöyle buyurmaktadır :

 إِنْ أَتَّبِعُ إِلَّا مَا يُوحَى إِلَيَّ   

“… Ben sadece bana vahyedilene uyuyorum … ”    Ahkaf : 9.Ay.

Bu Ayeti celile de gösteriyor ki, Rasulullah s.a.v in din’le alakalı tabi olduğu  uygulamalar da vahye dayalı idi. Yine Rabbimiz şöyle buyurmaktadır :

" Eğer Muhammed kendinden bazı sözler uydurup da bizim söylediğimizi iddia etseydi, elbette ki onun gücünü kuvvetini alır ve şah damarını keserdik. İçinizden biç biri de buna engel olamazdı. "   Hakka : 44.47.Ay.

Eğer zikredilen bu Ayeti kerimeler üzerinde dikkatli bir şekilde durulur ise,bunlar bize açıkça şu mesajı vermektedir :


" ... Rasul, dinle alakalı konuşmalarında vahye tabi olduğu gibi, yine aynı şekilde dinle alakalı uygulamalarında da vahye tabi olan bir kimse idi …"


Nasıl böyle olmasın ki, bu dinin şâri'si Allah’u Azze ve Celle olduğu halde, nasıl  olur  da şeriata ait her hangi bir hükmü O'ndan başkası koyabilir ki ... ?


Ve yine Rabbimiz :
" Hüküm yalnız Allah'ındır " En’am : 57   Buyurmasına rağmen, nasıl olur da Rasul, öğlen namazının dört, ikindinin dört, akşamın üç rekat oluşunu kendiliğinden farz kılabilir ki.

Ve yine, yukarıda zikrettiğimiz ayeti kerimedeki Şiddetli uyarı ve tehditten sonra, ümmi olan bir nebi'nin kendiliğinden helal ve haram hükmü koyması nasıl mümkün olabilir ki ?


Unutmayalım ki, Allah Rasulü s.a.v in bize olan bütün emirleri, nehiyleri, geçmiş ümmetlerden ve  gelecekten haber verdiği her şey vahy'den ibarettir.


Çünkü Allah Rasulü s.a.v gaybı bilmez… O,  vahy olmadan ne geçmişte ve ne de gelecekte olanları ve olacakları asla bilemez…

         Allah’u Azze ve Celle, bu konuda Rasulü hakkında şöyle buyuruyor:

 " Ey muhammed onlara de ki : Ben size Allah'ın hazineleri yapımdadır demiyorum. Ben gaybı da bilmiyorum. Size,ben meleğim de demiyorum. Ben sadece, bana vahy olunana tabi oluyorum..."   En’am : 50.Ay.

         Yine şu ayet'i celilelerde de :

” Rabbinizden size indirilene uyun ” A’raf : 3.Ay. Onunla hareket edin, onunla hükmedin. Çünkü "... Herkim ki Allah'ın indirdiği ile hükmetmez ise işte onlar kafirlerin ta kendileridirler "   Maide : 44.Ay. buyrulmaktadır... Ve yine bir ayet’i celilede :

" Onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet, sana gelen hakkı bırakıp da onların heveslerine sakın uyma “   Maide : 48.Ay. buyurmaktadır.

Bu Ayeti kerimelerin ortaya koyduğu mana göz önünde bulundurulursa, artık mümkünmüdür ki Rasul, Allah'ın indirdiğinden gayri şeylere tabi olsun. Yine mümkün müdür ki, insanlar arasında Allah'ın indirdiğinin gayrisi ile hükmetsin…


Daha anlaşılır bir ifade ile ; Hiç müm­kün müdür ki Rasul, insanlara öğleni dört kılın, akşamı üç kılın, sabahı da iki kılın diye, bir hüküm koysun…


Bunların hiç birisi de mümkün değildir… Ancak Allah’u Taala vahy indirerek kendi izni ile koydurması müstesnadır. Ki zaten, Namazların rekat sayılarını da ikinci bir vahy dediğimiz – vahyi gayri metluv – yani sünnet ile belirlemiştir Rabbimiz …


Hulasa Allah’u Azze ve Celle’nin kullarına tabi olmaları için neyi indirdiği malumdur. Bu, Kur’an’da açıkça zikredilmiştir…  

         Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

 وَأَنزَلَ اللّهُ عَلَيْكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَكَ مَا لَمْ تَكُنْ تَعْلَمُ وَكَانَ فَضْلُ اللّهِ عَلَيْكَ عَظِيماً

".... Allah sana Kitabı ve Hikmeti indirdi. Ve bununla sana bilmediğin şeyleri öğretti. Allah'ın senin üzerindeki fazlu keremi çok büyüktür."   Nisa : 113.Ay.

وَلاَ تَتَّخِذُوَاْ آيَاتِ اللّهِ هُزُواً وَاذْكُرُواْ نِعْمَتَ اللّهِ عَلَيْكُمْ وَمَاأَنزَلَ عَلَيْكُمْ مِّنَ الْكِتَابِ وَالْحِكْمَةِ  يَعِظُكُم  بِهِ وَاتَّقُواْ  اللّهَ  وَاعْلَمُواْ  أَنَّ اللّهَ  بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

"... Allah'ın Ayetlerini eğlence edinmeyin. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği Kitabı ve Hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah herşeyi  hakkıyla bilendir. "   Bakara : 231.Ay. 

         Zikredilen Ayeti kerimelerde açıkça ifade ediliyor ki ;

“ Allah’u Azze ve Celle, insanların öğüt almaları için onlara tabi olacakları iki şey indirmiştir… Bunlardan birinin adı, Kitap diğeri ise, Hikmet tir “

Bu konuda en fazla kafaya takılan husus, Ayetlerde zikri geçen Hikmet ibaresidir. olayısıyla biz ilk önce, anlaşılması elzem olan Hikmet ibaresini ele alır bunun üzerinde durmaya çalışır isek, inşaAllah Hikmet'in anlamı ve onun sıfatları ortaya çıkmış olur … 

HİKMET’İN  SIFATLARI

Ayetlerde anlatılan Hikmet’in sıfatlarına gelince … Rabbimiz bu konuda şöyle buyurmaktadır :

  كَمَا أَرْسَلْنَا فِيكُمْ رَسُولاً مِّنكُمْ يَتْلُو عَلَيْكُمْ آيَاتِنَا وَيُزَكِّيكُمْ وَيُعَلِّمُكُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُعَلِّمُكُم مَّا لَمْ تَكُونُواْ تَعْلَمُونَ

" Nitekim size, kendi içinizden ayetlerimizi okuyan, sizi arındıran, size kitap ve hikmeti öğreterek bilmediklerinizi talim ettiren bir peygamber gönderdik "

Bakara : 151 – Ali İmran : 164.Ay.

Bu Ayeti kerimede kitapla beraber indirilen Hikmetin, öğretilen ve talim ettirilen bir vasfı olduğu gayet açıktır…

Yanı, Kur'an nasıl insanlara öğretilip ta'lim ettirilmiş ise, İndirilen Hikmet de aynen insanlara öğretilip ve talim ettirilmiştir…

         Yine bir Ayet’i celile de şöyle buyrulmaktadır :

وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلَى فِي بُيُوتِكُنَّ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ وَالْحِكْمَةِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ لَطِيفاً خَبِيراً

" Sizin evlerinizde okunan Allah'ın Ayetlerini ve bir de Hikmeti hatırlayın. Şüphesiz ki Allah, latiftir, habir'dir "   Ahzab : 34.Ay.

Bu Ayet'i kerimede de görüldüğü gibi. indirilen öğretilen ve ta'lim ettirilen hikmet'in vasıflarından birisi de,
okunmasıdır.

Allah Rasulü s.a.v in şu hadisi şerifleri de göz önünde  bulundurulur ise, Hikmet'in, tabi olunması için Allah'tan Rasulüne vahyedilen şeriatın diğer bir bölümü olduğu gayet açık bir şekilde anlaşılmış olacaktır.

“… Rasulullah s.a.v şöyle buyurdular : Dikkat edin ! Bana Kur'an ve bir de misli verildi … “

                                                                                                                                    Ebu Davud : 5.c.4604.n

“…. Ve yine bir hadisi şeriflerinde Allah Rasulü s.a.v şöyle buyurmaktadır : Size kendisine sarıldığınız takdirde dalalete düşmeyeceğiniz iki şey bıraktım. Bunlar, Allah ın Kitabı ve benîm Sünnet’imdir "

Hakim Müstedrek : 1/93

Ayet ve Hadislerin açık ifadelerinden de anlaşıldığı gibi, insanların tabi olmaları için indirilen bu şeriat,Rasulün Allah'tan alarak insanlara öğrettiği,okuttuğu, talim ettirdiği ve sarılmalarını emrettiği kitap ve sünnet'ten ibarettir.

Ayrıca zikredeceğimiz şu ayeti kerimelere de dikkat edilirse, Sünnetin vahy olduğu buradan da açıkça anlaşılacaktır :

لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ   إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ   فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ   ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ

" - Ey Muhammed ! - Cibril vahyi sana getirdiğinde dilini acele edip hareket ettirme. Onu senin gönlünde toplayıp cem etmek bize aittir. Sen sadece onun okunuşunu takip et yeter,Sonra,muhakkak ki onu beyan etmek de bize aittir."  

Kıyame : 16.17.18.19.Ay.

Bu Ayet’i kerimelerde çok açık bir şekilde sünnet’in vahy olduğu anlatılmaktadır. Şöyle ki ; Peygamberimiz s.a.v Kur'anın vahyedilişi esnasında acele ediyordu. İndirilenin okunup ezberlenmesi, onun izahı, tefsiri nasıl ve ne şekilde olacak diye heyecanlanıyordu…

Allah’u Azze ve Celle ise : " Sen acele edip heyecanlanma. Kur'an’ı senin gönlünde toplamak bize aittir. Sen sadece onun okunuşunu takip et yeter. Sonra indirilen Ayetleri tefsir etmekte yine bize aittir.”  buyurmaktadır…

Ayet’i Kerimedeki zikredilen”
beyanehu “ ibaresindeki " hu " zamiri, önceden indirilene işarettir… Binaenaleyh, Kur'an-ı kerimdeki indirilen namaz emri olsun, zekat emri olsun. Hac emri olsun, oruc emri olsun, bunların hepsi de “ Vahy-i gayri metluv ” dediğimiz sünnet ile beyan ve tefsir edilmiştir... 

Bu konudaki Sünnet'i seniyeden delillere gelince, bunlardan bazıları da şunlardır :

“... Esma r.anha’dan. Peygamber s.a.v buyurdu ki ; " Sizler kabirlerinizde Mesih deccal'in imtihanına benzer bir imtihan geçireceksiniz “

Buhari : 1.c.243.s

“… Aişe r.anha'dan ; o söyle demiştir ; " Ben Rasulullah'ın kadınlarından hiç birine karşı Hatice'ye karşı kıskandığım derecede kıskanmadım. Çünkü Rasulullah onu çok anardı ve ona övgüleri çok olurdu. Halbuki Rasulullah'a Hatice için cennette inciden borularla yapılmış bir ev ile müjdelenmeside vahyolunmuştu "

Buhari : 11.c.5307.s

“ … İyad İbn Himar  el-Mücaşi r.a’dan. O şöyle dedi : Rasulullah s.a.v bir hutbesinde şöyle buyurdular : " ... Allah bana vahyetti ki ; bir birinize karşı mütevazi ve alçak gönüllü olun. Hiç kimse bir başkasına karşı övünmesin …“ 

Müslim : 8.c.2865-64.n

“... İbn Abbas r.a şöyle dedi : Allah’u Teala Namazların hazarda dört, seferde iki harp halinde ise bir rekat kılınmasını Nebi s.a.v'in diliyle farz kılmıştır ."  

Müslim : 2.c.687.n

" ... Ata İbnu ebi Rebah şöyle dedi : Bana safvan İbnu ebi Ya'la İbnu Umeyye şöyle haber verdi : Ya'la, keşke ben Rasulullah'ı, üzerine vahy indirildiği sırada bir görseydim, der dururdu.

Nihayet peygamber s.a.v Cirane'de bulunduğu zaman, üzerinde bir kumaş kendisini gölgelendirmiş ve yanında da sahabilerinden bir takım insanlar bulunduğu sırada, güzel koku sürünmüş bir kimse yanına çıkageldi ve : Ya Rasulullah ! güzel koku suründükten sonra bir cübbe içinde Umre için İhrama giren kimse hakkında ne dersiniz ? diye sordu. Peygamber, bir müddet baktı. akabinde kendisine vahy geldi. Bunun üzerine Umer, Ya'la'ya " gel " diye işaret etti. Ya'la geldi ve başını, peygamberi örtmekte olan örtünün içine soktu, Peygamber'i yüzü kızarmış, uyuyan kimsenin gidip gelen nefesi gibi horulduyor vaziyette gördü. Peygamber'in hali bir müddet böyle devam etti. Sonra peygamberden bu hal sıyrıldı. Bunun üzerine Peygamber s.a.v : Biraz önce umreden bana sual soran kimse nerede ? diye sordu. Hemen o suali soran kimse arandı ve bulunup peygamber s.a.v in yanına getirildi. Peygamber : “ Sendeki kokuya gelince, onu üç kere yıka, üzerindeki cübbeye gelince, onu da çıkar, sonra haccın da yapmakta olduğun fiileri Umrede de yap " buyurdu.

                                                                                                     Buhari : 11.c.5079.s

“... İbnu Ömer r.a şöyle dedi : Rasulullah s.a.v zamanında, Rasulullah'ın sahabilerinden birtakım insanlar rüya görürlerdi de, bu rüyalarını Rasulullah s.a.v’e anlatırlardı. Rasulullah s.a.v de o rüyalar hakkında Allah'ın dilediği tabirleri söylerdi ...... "

                                                                                                          Buhari : 15.c.6899.s

“... Zeyd İbn Sabit r.a şöyle dedi : Rasulullah s.a.v Hudeybiye’de geceleyin yağmış olan yağmurdan sonra bizlere sabah namazını  kıldırdı. Namazdan selam verince yüzünü cemaate göndürdü ve : Bilir misiniz, Rabbiniz ne buyurdu ? diye sordu. Dediler ki : Allah ve Rasulü en iyi bilendir. Rasulullah dedi ki : Allah’u Azze ve Celle buyurdu ki : Kullarımdan kimi bana mü'min, kimi de kafir olarak sabah etti. Her kim Allah'ın fadlı ve rahmetiyle üzerimize yağmur yağdı dediyse işte o bana iman etmiş, yıldıza iman etmemiştir. Her kim de üzerimize yıldız sebebiyle yağmur yağdı dediyse işte o, bana iman etmemiş, yıldıza iman etmiştir. “

                                                                                                       Müslim : 1.c.71.n

“... Abdullah b. Amr r.a dan rivayete göre o şöyle demiştir: " Ezberleme isteği ile Rasulullah s.a.v den işittiğim her şeyi yazardım. Kureyş beni bundan men ederek şöyle dediler : "... Sen Rasulullah'tan işittiğin her şeyi yazıyorsun. Oysa Allah Rasulü s.a.v de bir beşerdir, öfkeli haldeyken de konuşur " Bunun üzerine ben de yazmayı bıraktım. Sonra durumu Rasulullah'a arzettiğimde, resulullah s.a.v "...Yaz, nefsim elinde bulunan Allah'a yemin olsun ki, benden hakkın dışında bir şey çıkmaz..." buyurdu "                                                             

Ahmed Müsned : 2.12.192

“ … Rasulullah s.a.v buyurdular ki : " Bana vahy olunmayan mes'elelerde ben de sizin gibiyim. "

                                                                                                           Mişgatu’l Mesabih : 1.c.51.69

“…  Zeyd bin Harise r.a dan. Rasulullah s.a.v buyurdular ki : " Bana Cibril ilk vahiy getirdiğinde Abdesti ve namazı talim ettirdi. “

Ahmed Müsned : 4/161 – 17026.n – Suyuti Camiu’s Sağir : 1.c.48.n

“ … Hallad b. es-Saib el-Ensari babasından rivayet ederek şöyle dedi : Rasulullah s.a.v buyurdu ki : Bana Cebrail a.s geldi. Ashabıma ve beraberim de bulunanlara tahlil veya telbiye - ikisinden birini kastediyor - getirirken seslerini yükseltmelerini kendilerine emretmemi bana emretti.

Ebu Davud : 1814.n - Nesai : 5/162 - Tirmizi : 820 – İbni Mace : 2922.n – Malik Muvatta :  1/334 – Darekutni  : 2/238 - Beyhaki :  9010 - Beğavi : 1867

Vel hamdu lillahi rabbil alemin

                                    Tacuddin el Bayburdi 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol