" ... UNUTMAYINIZ Kİ SAĞLIKLI BİR KUR’AN ANLAYIŞI … ANCAK SÜNNET’LE MÜMKÜNDÜR …
TACUDDİN EL BAYBURDİ

Ahad haber akidede de ahkamda da hüccettir



SORU … : Hocam selamun aleykum. Bir konuda arkadaşlarla aramızda bir tartışma geçti. Mevzu Ahad haber konusu. Onlar diyorlar ki : Ahad haber zan ifade eder, dolayısıyla bu tip hadisler akide de delil olarak alınmaz… Ahad haber ancak amelde delil olarak alınır. Ben de tam bunun tersini biliyordum. Bu konuda bir şeyler yazarsanız çok memnun oluruz.. Allah şimdiden razı olsun…

 CEVAP … : Değerli kardeşler öncelikle şunu belirtmeliyim ki, bizler dini konularda konuşurken nedense çok ceraretli ve cüretkar davranıyoruz. Yani konuşurken nelere sebeb oluruz veya bu tür konuşmalarımızın bize ve çevremize ne kadar zararı olur, bunun hesabını yapan kimseler değiliz. Hatta çoğu kez, konuşmalarımız veya iddia ettiğimiz şeyler, kendi arasında bile birbirini tutmayan çelişki içerisinde olmasına rağmen bunu farkedemiyoruz. İşte onlardan bir tanesi de üzerinde konuştuğunuz veya konuşacağımız ahad haber mevzusudur…

Bazılarının inancına ve kanaatine göre akide ancak kat’i delille sabit olur. Yani ya Ayet ile veyahutta mütevatir bir hadis ile akide sabit olur … Bu konuda ahad haber asla delil olamaz… Nedeni ise, ahad haber – yani ahad hadis – zan ifade ettiğindendir. Dolayısiyle zanni bir delille akide isbat edilemez.


Ve delil olarak ta şu Ayeti celileleri kullanırlar :

 " Onlar ancak zanna uyarlar. Zan ise şüphesiz hak adına hiçbir şey ifade etmez." ... Necm : 28

 " Onlar ancak zan’na ve nefislerin hevasına uyarlar. Halbuki andolsun  Rablerinden kendilerine hidayet gelmiştir."  ... Necm : 23

 Halbuki bu Ayetlerden hüküm çıkarmaya çalışan kimselerin zannettiği gibi, şayet burdaki bahsi edilen zan, zannı galip olmuş olsaydı,  Akide de olduğu gibi amelde de hüccet olarak asla kabul edilmezdi…

Çünkü Allah Rasulü s.a.v : “ Zan sözlerin en yalanıdır  “ buyurmaktadır… Dolayısiyla madem ki zan sözlerin en yalanı, öyleyse bu akidede de amelde de asla delil kabul edilemez…

Ayrıyeten eğer Rabbimizin Ayeti celilesine dikkat edersek, “ Zan şüphesiz hak adına hiçbir şey ifade etmez “ buyurmaktadır. Dolayısıyle eğer onların dediği gibi ahad hadis zan ifade ediyorsa, bu, akidede de furuatta da asla delil kabul edilemez. Rabbimize hamdolsun ki O, onların çelişkilerini bu ve emsali Ayetleriyle ortaya çıkarıp defetmektedir.

Ve yine Rabbimizin şu Ayeti celilesine dikkat ederseniz, onların bu konudaki çelişkilerini ve batıl anlayışlarını anlamış olursunuz :

" Şirk koşanlar diyecekler ki ; Allah dileseydi ne biz şirk koşardık, ne de atalarımız ve hiç bir şeyi de haram kılmazdık. Onlardan öncekiler de, bizim zorlu azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar. Deki : Sizin yanınızda, bize çıkarıp göstereceğiniz bir ilim var mı ? Siz ancak zanna uymaktasınız ve siz ancak yalan söylüyorsunuz. " ... En'am : 148.Ay.

Eğer Ayeti celile’ye dikkat ettiyseniz, Rabbimiz burada ; Müşriklerin gerek akide hususunda ve gerekse ahkam - yani amel - hususunda iddia ettikleri şeylerin zan olduğunu dolayısiyla bu sözlerinin yalan olduğunu ve haktan hiçbir şey ifade etmediğini açıkca vurgulamaktadır…

Çünkü müşrikler budara, " Allah dileseydi ne biz şirk koşardık, ne de atalarımız “ ifadesini kullanıyorlar… Bu akideye dair bir sözdür… Ve yine onlar ;   “ … ve hiç bir şeyi de haram kılmazdık …. " sözünü de kullanıyorlar… Bu ise amele dair bir sözdür… Dolayısiyla Rabbimizin de ifade buyurduğu gibi zan, ne akide ile alakalı konularda,  ne de amelle alakalı konularda hüccet kabul edilmez…

 ALLAH  RASULÜ  S.A.V  DAVET  İÇİN  TEK  KİŞİ  YOLLARDI …

Ey müslüman unutmaki … ! eğer Ahad haber din’de delil olmasaydı Allah Rasulü s.a.v davet için bir yerlere tek kişi göndermezdi...   

Bilindiği gibi tebliğ, kendisine tebliğ olunana kendisi ile delil ortaya konulabilen bilginin adıdır… Ancak bununla ilim hasıl olur. Eğer haber-i vahid ile ilim husule gelmemiş olsaydı, yüce Allah'ın kuluna karşı hucceti haber-i vahid ile ortaya konulmuş olamazdı. Şüphesiz ki huccet, ilim ifade eden şey ile ortaya konulabilir…

Rasulullah s.a.v de ashabından kendisi adına tebliğ yapmak üzere bir kişiyi gönderiyordu… Bununlada o kişinin tebliğ ettiği kimselere karşı delil ortaya konulmuş oluyordu…

Nitekim Ali, Muaz ve Ebu Musa'yı çeşitli dönemlerde Yemen'e göndermiştir. Ve şunu kesin olarak şunu biliyoruz ki ; dinde en önemli olan husus akidedir. Akide bütün Rasullerin insanları kendisine davet ettikleri ilk şey olmuştur.  

 “ … Rasûlullah s.a.v Muaz b. Cebel'e şunları söylemişti : " Sen kitab ehli olan bir kavmin yanına gideceksin. Onları kendisine ilk davet edeceğin şey yüce Allah'a ibadet olsun. ( Bir başka rivayette : Onları Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet getirmeye çağır denilmektedir.) Allah'ı bilip kabul ettikleri takdirde Allah'ın kendilerine beş vakit namazı farz kılmış olduğunu haber ver..."  ... Buhari : 16.c. 7247.s - Müslim : 1.c.19.n 

Bu ve emsali hadislerde görüldüğü üzere Rasulullah s.a.v,  Muaz’a ve diğer davet için yolladığı kimselere herşeyden önce tevhid akidesini onlara tebliğ etmesini ve yüce Allah'ı onlara tanıtmasını öğretmiştir. Bununla beraber Allah'a karşı yapılması gereken görevler ile O’nun nasıl tenzih edilmesi gerektiği hususları da öğretmelerini onlara emretmiştir. Ve ayrıyeten, Yüce Allah'ı Tevhid ettikleri takdirde onlara neleri farz kıldığını da tebliğ etmişlerdir.

İşte Muaz ve diğerlerinin yaptığı şey kesinlikle buydu. O halde bu, akidenin haber-i vahid ile sabit olduğuna ve onunla insanlara karşı delil ortaya konulmuş olduğunun kesin bir delilidir. Durum böyle olmasaydı Rasulullah s.a.v tek başına Muaz'ı ve diğer kimseleri göndermekle yetinmezdi… Bu da çok açık bir husustur.


Değerli kardeşlerim … !
bu meseleye akli olarak bile yaklaşıp karşı tarafa deseniz ki ; “ Ahad haber hüccet olmaz sözünü ilk önce kim ortaya attı … ? … “  şüphesiz ki size cevap olarak bir kimsenin isminden bahsedecekler… ( falan kişi … filan kişi farketmez ) … Ve tabi bu sefer siz de ; arkadaşım madem ahad haber ( yani tek kişinin haberi ) kabul görmüyor ise, siz de bize bir kişiden bahsetmiyor musunuz, bu ne çelişki böyle… ? … dolayısıyle ortaya attığınız bu kural gereği sizin de sözünüze itibar edilmez …

Allah’u Teala bizlere hakkı hak bilip ona ittiba eden, batılı da batıl bilip ondan ictinab eden kullarından olmamızı nasibeylesin.

                                                                      Amin

Vel hamdu lillahi rabbil alemin

                         Tacuddin el Bayburdi

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol