" ... UNUTMAYINIZ Kİ SAĞLIKLI BİR KUR’AN ANLAYIŞI … ANCAK SÜNNET’LE MÜMKÜNDÜR …
TACUDDİN EL BAYBURDİ

Bütün Bid'atler çirkindir velev ki insanlar onu güzel de görseler


Değerli kardeşlerim … !
dün olduğu gibi bugün de İslam aleminin başına bela olan en çirkin arızalardan birisi de, din adına icadedilen yeniliklerdir. - Yani bid’atlerdir - İnananların birçoğunun, gerek akideleri ile alakalı olsun ve gerekse amelleri ile alakalı olsun sıkı sıkıya bağlanmış oldukları bu çirkin şeyler o kadar yaygınlaşmış ki, inanın  hiçbir bölge ve - hemen hemen - hiçbir insan bundan kendisini kurtaramamıştır.

İşte bu çirkin manzaradan dolayıdır ki, bu paylaşımımda siz değerli kardeşlerime bu konuda bir şeyler anlatmak istedim.

Değerli kardeşlerim … ! bid’atın çirkinliğine ve onun zemmine geçmeden önce isterseniz konumuza başlık olan bu kelimenin gerek luğavi manasını ve gerekse ıstılahi manasını zikredelim.

Bid’at kelimesi : bedea kökünden müştak - türemiş - daha önce bir benzeri görülmeyen yeni bir şey yapmak, icadetmek manasına gelmektedir. Kelimenin bu manaya delalet ettiğini anlatan delillerden bir kaçı şunlardır :

“ Deki : ben Allah tarafından kullara ilk defa gönderilen bir peygamber değilim. Bilakis benden önce de bir çok peygamberler gönderilmiştir….. “

Ahkaf : 9.Ay.

Yani, ben yeni icadedilen bir görevle gönderilmedim. Benim bu işim bid’at değil, bilakis benden önce de aynı görevi üslenenler olmuştur. Rabbimiz diğer bir Ayet’i celilesinde de şöyle buyurmaktadır :

“ Gökleri ve yeri daha önce bir benzeri olmadan yaratan ….. O’dur. “  Bakara : 117.Ay.

Zikredilen bu Ayet’i celiledeki Bedi’ kelimesi ise ; daha önce bir benzeri olmayan, anlamınadır.

İşte mealini vermeye çalıştığımız bu cümlelerden anlaşıldığı gibi, Bid’a daha önce bir benzeri görülmeyen yeni bir şey yapmak, icadetmek manasına gelmektedir.

        Kelimenin ıstılahi manasına gelince bu da şöyledir :

Bid’at : Dinin ikmalinden sonra, din adına ihdas olunan veya dine izafe edilen her türlü yeniliktir…

Değerli kardeşlerim … ! Unutmayalım ki din de bid’at ihdas etmek ve onunla dini hayat sürdürmek son derece çirkin ve tehlikeli bir olaydır. Hatta insanı dininden imanından soyutlayacak bir noktaya bile götürebilecek bir yapısı vardır bid’at olayının.

Bid’at çıkaran kimse, dolaylı yönden de olsa Allâh’ın ve Rasulünün hükümlerini yeterli görmeyen kişi demektir. Dolayısıyla bu işin vebalinden sıyrılması da çok zor bir iştir. Yani, icadettiği o işten kendisi tövbe etse bile, açtığı bu çirkin çığırdan dolayı, işlenen o günahlardan kurtulamayacaktır.

        Bundan dolayıdır ki Abdullâh İbn Abbâs r.a bu konuda şöyle demektetir :

  إِنَّ أَبْغَضَ اْلأُموُرِ إِلَى اللهِ الْبِدَعُ   

“ Allah indinde en çirkin işler, - din adına - sonradan ortaya çıkarılmış bid’at’lerdir

Beyhaki sünen’i Kübra : 316/4 

        Süfyanu’s - Sevrî ise bu konuda şöyle der : 

  اَلْبِدْعَةُ أَحَبُّ إِلَى إِبْليِسِ مِنَ الْمَعْصِيَةِ ، اَلْمَعْصِيَةُ يُتاَبُ مِنْهاَ وَالْبِدْعَةُ لاَ يُتَابُ مِنْهَا   

“ Bid’at iblis’e, günahdan daha sevimlidir, zira günahdan tevbe edilir, ama bid’at’ten tevbe edilmez

Lalekai :1.c.132.s Ebu Nuaym Hilye : 7.c.26.s Beğavi Şerhü’s Sünne : 1.c.216.s

Bunun sebebi ise ; bid’atçinin amelini güzel görerek, bunun Allâh’a yaklaştıran bir yol olduğunu zanetmesinden dolayıdır. Dolayısıyla  bundan tevbe etmeye de kalkışmaz. Hatta bu amelinde Allâh’tan sebat ister.

        İşte Allâh Teâlâ böylelerinin durumunu kerim kitabında şöyle nitelendirir : 

“ Kötü işi kendisine süslü gösterilip de onu güzel gören kimse ”   Fatır : 8.Ay.

Ama kendisini hatalı ve amelini kötü gören günahkar böyle değildir. Eğer kendisine tevbe etmesi nasihat edilirse, bunu yerine getirebilir. 

Değerli kardeşlerim … ! Şüphesizki Bid’atlerin İslâm alemine yayılmasının en önemli sebebi ; inananların dinleri hususundaki cehaletleridir...

Bu cehaletleri yüzündendir ki, bir çok itikadi ve ameli çirkinlikleri islama sokuşturmuşlar ve bunların da güzel şeyler olduğunu savunmuşlardır…

Hatta inananların çoğu, icadettikleri bu şeylere Bid’at’ı hasene diye bir isim takarak, bunların caiz ve makbul  olduğunu ileri sürmüşlerdir… 

Acaba bu insanların dediği gibi ;  bid’at’ı hasene diye bir şey var mıdır …? Veya bu çirkin anlayışlarında neye ve hangi delile dayanarak direniyorlar , inşaallah bunların üzerinde durmaya çalışalım…

Değerli kardeşlerim … ! Her şeyden önce şuurlu bir müslümanın şunu çok iyi bilmesi gerekir ki bu din, tamamlanıp kemale ermiş bir dindir…

Dolayısıyla, inandığını söyleyen bir kimse, ona bir şeyler ekleyerek dolaylı yönden de olsa, sanki onda bir noksanlık varmış gibi hareket etmemesi gerekir. Çünkü Allah’u Azze ve Celle’nin, tamamlayıp kemale erdirdim dediği bir din, ancak öğrenilip tatbik edilir. Değilse bid’at ehlinin yaptığı gibi onda noksanlık varmış gibi hareket ederek, onun ikmaline çalışmaz.

        Rabbimiz kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :

  أَلْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيْتُ لَكُمُ اْلإِسْلاَمَ دِينًا 

Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi de tamamladım ve size din olarak İslâm’dan razı oldum “   Maide : 3.Ay. 

{ … Mâlik b. Enes şöyle demiştir : Kim İslâm dininde bir bid’at çıkarır ve bunun güzel olduğunu iddia ederse, Peygamber s.a.v’in, risaletini tam olarak eda etmediğini iddia etmiş olur. Zira Cenab’ı Allah : “ Bugün  size   dininizi   ikmalettim,  üzerinize nimetimi  tamamladım  ve size din olarak da İslâm’dan razı oldum "  buyurmaktadır. O gün dinden olmayan şey, bugün de dinden değildir. }

Şatibi el İ’tisam :1/64

Şevkânî  r.h da bu konuda şunları söylemektetir :  Madem ki Allâh c.c Peygamber s.a.v’in vefatından önce bu dini kemale erdirdiğini - yani tamamladığını - ifade ediyor, o halde bazı müslümanların ortaya çıkardığı bu görüşlere ne demeli … ?

Şayet ortaya attıkları bu görüşleri dinden sayıyorlarsa bu onların, dinin tamamlanmadığına kâil olduklarını gösterir ki, bu da onların - dolaylı yönden de olsa - Kur’an’ı reddetmeleri demektir. Şayet ortaya attıkları bu şeyler dinden değilse, din’den olmayan şeylerle uğraşmanın ne faydası var  ?

Değerli kardeşlerim … ! gerçekten de Allah’u Azze ve Celle’nin zikri geçen bu kelamı, bu konuda çok güçlü ve etkili bir delildir. Yani, her şeyi ile tamam olan bir dine, din adına ne eklenebilir ki …?

Bununla beraber ; Rablerinin Ayetlerini hakkıyla anlayan o güzüde imamların sözleri de çok güçlü ve etkili ifadelerdir. Bunlara hakkıyla kulak veren bid’at ehlinin, bu kurala hiç bir şekilde itiraz etmelerine mecalleri yoktur.

Öyleyse sözü daha fazla uzatmaya gerek yoktur. Bu konuda söylenmesi gereken en güzel söz şu olmalıdır ; Bu din irili ufaklı her şeyi ile tamamlanıp kemale ermiş bir din’dir, dolayısıyla din adına onun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.

Unutmayalım ki Allah’u Azze ve Celle, din adına izin vermediği bir takım şeyleri ihdas ederek onlarla uğraşanları, din’de kendisine ortaklık tasladıklarını beyan ederek şöyle buyurmaktadır :

“ Yoksa onların, kendilerine, Allah’ın izin vermediği dini - hükümler ortaya - koyan ortaklarımı var ? ……. “    Şura : 21.Ay.

Öyleyse Müslüman, Allah’ın emrettiği, yapılmasını istediği ve Rasulünün de tarifini yaptığı şeylerle uğraşmalıdır… Çünkü bunun haricindeki her şey dalalettir, sapıklıktır ve her sapıklığın sonu da ateştir…

Bakınız Cabir b. Abdullah r.a dan gelen bir hadislerinde Peygamberimiz s.a.v ne buyurmaktadır :

 فَإِنَّ خَيْرَ الْحَدِيثِ  كِتَابُ اللهِ  وَخَيْرَ الْهَدْيِ هَدْ يُ مُحَمَّدٍ  وَشَرَّ  اْلأُمُورِ مُحْدَثَاتُهَا وَكُلَّ  بِدْعَةٍ  ضَلاَلَةٍ                                                                                                 

{ Sözlerin en güzeli Allâh’ın kelâmı, yolların en hayırlısı da Muhammed’in yoludur. İşlerin en şerlisi de sonradan - din adına - ortaya çıkarılan şeylerdir ve her bid’at - sonradan ortaya çıkarılan şey - dalâlettir. }

Müslim : 3.c.867.n

“ … İrbad b. Sariye’den gelen bir hadiste de şöyle buyrulmaktadır : Peygamber s.a.v bir gün dinleyenlerin gözlerini yaşartan, kalplerini ürperten bir vaaz verdi. Biz dedik ki : Ey Allâh’ın Rasulü ! Bu bir veda vaazına benziyor, öyleyse bizlere tavsiyede bulun ! O da şöyle buyurdu :

-- Sizlere Allah’tan korkmanızı ve başınızdaki yöneticilere itaat etmenizi öneriyorum, velev ki başınıza bir köle getirilse bile.  Benden sonra hayatta kalanlar bir çok ihtilaflara şahid olacaklardır. Bu durumda, benim ve hak yolda olan Raşid halifelerin sünnetine sarılınız. Sonradan ortaya çıkmış şeylerden sakınınız, zira bütün bid’atler dalâlettir. “

Ahmed : 4/126 Ebu Davud : 5.c.4607.n Tirmizi : 4.c.2815.n İbni Mace : 1.c.44.n

İlim ehli insanlar bu hadisle alakalı çok önemli noktalara değinmiş ve şu ifadeleri kullanmışlardır :

Ahmed ibn Hanbel der ki : Bize göre sünnetin aslı ; Rasulullah s.a.v’e ve onun ashabının takip ettiği o yola bağlı kalmak, onların yolundan gitmek ve bid’ati terk etmektir. Çünkü bütün bid’atler sapıklıktır.

Lalekai Şerhü Usulü’s Sünne : 1.c.216.s

İbn  Receb  der ki :   Peygamber s.a.v’in “  bütün bid’atler dalâlettir  " sözü  “ cevâmiu’l kelim “ türünden bir ifade olup, İslâm dininin temel prensiplerinden birisidir. Ve bu söz de, hiç bir bid’atı istisna etmez.

Camiu’l Ulum ve’l Hikem : 28.h

İbni Hacer r.h da şunları söyler : “ Bütün bid’atler dalâlettir “ sözü, hem lafız hem de manâ açısından çok önemli bir şer’î kaidedir. Bu ifadenin lafız yönü şu demektir : Şunun hükmü bid’attir ve her bid’at da dalâlettir. Dolayısıyla bu, dinden olamaz ; zira dine ait her şey hidayettir. O halde sözü edilen hükmün bid’at olduğu sabit olursa, o iki şey  - yani lafız ve manâ da - geçerli olur. 

Fethu’l Bari : 13/254

Allah kendisine rahmet eylesin ve mekanını da cennet etsin… Asrımızın ilim ehli insanlarından Muhammed b. Salih el-Useymîn’de bu mesele de şöyle demektedir :

“ Bütün bid’atler dalâlettir “ şeklindeki ifade külli ve câmi bir ifadedir. Zira “ küll ” umumiliği, genel geçerliliği ifade eden en güçlü edattır…

Ve şöyle devam ederek der ki : bid’atı hasene olduğu iddia edilen her şeyin cevabı bununla verilir. Binaenaleyh, ehl-i bid’atın hiçbir konu hakkında bu bid’atı hasene dir demeye hakkı yoktur, zira Peygamber s.a.v’in “ bütün bid’atler dalâlettir “  sözü elimizde keskin bir kılıçtır…

Bu keskin kılıç düzensiz bir atölyede değil, nübüvvet ve risâlet atölyesinde imâl edilmiş olup, ifade şeklini de Nebi s.a.v oluşturmuştur. Bunu elinde tutanın karşısında hiç kimsenin güzel bid’at kavramından bahsetmeye hakkı  ve imkânı yoktur. Zira “ bütün bid’atler dalâlettir “ diyen Allâh Rasûlü s.a.v’dir.

el İbda fi kemali’ş Şer’i ve Hataru’l İbtida : 13.s

                                                          

Tacuddin el Bayburdi

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol